Editörün SeçtikleriBabam gibi oynuyorum

Babam gibi oynuyorum

12.06.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Babam gibi oynuyorum

Babam gibi oynuyorum


Yeşilçam'ın entellektüel prensesi Pelin Batu'dan oyunculuğa ilginç yorum: Baba mesleğini seçmiş sayılırım, ne de olsa diplomaside de hep oynamak zorundasın


Günümüz aristokratları diplomatlar arasında büyümüş bir ahir zaman prensesi...
1250'lerin İznik'ini anlatan İngilizce bir roman yazan, New York Üniversitesi ve Sorbonne'daki tiyatro, edebiyat ve felsefe öğrenimlerinden sonra tarih okuduğu Boğaziçi Üniversitesi'nde Osmanlıca arşivleri didikleyen, piyano çalıp resim yapan, 22 yaşında, egzotik bir Osmanlı tablosundan Yeşilçam'a düşmüş bir kozmopolit.
Tanınmış diplomat İnal Batu'nun kızı Pelin Batu "Baba mesleğini seçmiş sayılırım, ne de olsa diplomaside de hep oynamak zorundasın" diyor.
- Hayatın diplomatlar arasında geçmiş. Diplomatlık nasıl bir iş?
Korkunç.

- Nasıl yani?
Aslında beş yaşımdan itibaren hep babam olmak istedim. Belki Elektra kompleksim nedeniyle. Freud her kız çocuğunun babasına aşık olduğunu söyler ya. Ama kendi seçimlerim ve görüşlerim olmaya başladığından itibaren birçok şeyin yanlış olduğunu ve yanlış bir şeyi reprezante (temsil) etmenin zorluğunu gördüm.

Diplomatlığı seviyorum

- Bir yandan da sanki diplomatlıkla oyunculuk benziyormuş gibi...
Babama da bunu diyordum zaten: Ben belki diplomatlığı seviyordum ve o yüzden oyunculuğu seçtim.

- Evet, her ikisinde de oynamak zorundasın...
Ama farklı ekranlarda...

- Nerelerde okudun?
Pakistan'da okula başladım. Ankara'da piyano okudum. New York Üniversitesi'nde edebiyat, felsefe ve tiyatro bölümüne girdim. Ama hep aklımda Paris vardı. Sorbonne'a gittim. Sinema ve sanat tarihi dersleri aldım. Sadece okumak anlamında değil, yaşam tarzı açısından da bir daha Türkiye'ye dönemem gibi bir şey söz konusu olur diye annemle babam dönmemi istediler. Boğaziçi'ne transfer oldum.

- Bir diplomat kızı olarak yurtdışında hep cici kızı oynamak zorundaydın herhalde...
Hayır, ben her zaman düşüncelerimi açıkça söylüyordum. Hiç bir zaman politik davranan bir insan olmadım. Kendimi uzak tutmaya çalışsam da politikayla ilgileniyordum.

- Yani politik olarak aktif miydin?
United Nations (Birleşmiş Milletler) kulüplerine gidiyordum. "Modern UN" diye bir kulüp var. Lise son öğrencileri gidiyor, herkes bir ülkeyi reprezante ediyor, bir ülkenin büyükelçisi oluyorsun, delegesi oluyorsun.

Ermeniler zorluyor

- Hangi konuları açıklamakta zorlanıyordun?
Ermeni sorunu, orada çok kuvvetli bir Ermeni lobisi var, Kıbrıs sorunu her zaman soruluyor, Amerikalı Grekler çok. Tabii ki Türkiye, dünyanın en demokratik ülkesi derseniz ikna edemezsiniz, insan gerçekçi olmalı. Anneannemin yemekleri, Türk yemekleri çok güzel filan diyerek olmaz.

- Çoğu oyuncunun zor koşullardan geldiği Yeşilçam'da statü gruplarından birinden gelen biri olarak nasıl karşılandın?
Kendimi çok şanslı hissediyorum, insanlar bana hala dışarıdan gelmiş bir yabancı gibi baktığı için, çünkü hem içindeyim hem dışındayım. Bir de kendimi hiçbir zaman sadece oyuncu olarak görmedim, edebiyat o kadar önemliydi ki benim için. Birisinden bunaldığım zaman ötekine kaçma şansım oluyor. Edebiyatta Tanrı benim, kalem benim elimde, benim dünyam var, diğer tarafta bir grup çalışması söz konusu. Bazen sıkılıyorum ve insanlarla birlikte olmak istiyorum. Oyunculuk o anlamda tatmin ediyor.

- Ne tür şeyler yazıyorsun?
Her şey. Bir romana başlamıştım, film biter bitmez kendimi sadece ona vermek istiyorum. Tarihi bir roman, 1250'lerde, İznik'te geçiyor.

Pamuk'u İngilizce'den okudum

- Bu ara tarih edebiyatta çok trendy (genel eğilim)...
Evet, yurtdışında da böyle ama "trendy" kelimesini kullanmak bana çok korkunç geliyor.

- Bana da öyle geliyor ama durumu da anlatıyor. Mesela Umberto Eco yurtdışında, Orhan Pamuk Türkiye'de. Orhan Pamuk okuyor musun?
Bu çok kötü bir şey ama ben İngilizce'den okudum hepsini (gülüyor). White Castle (Beyaz Kale) çok hoşuma gitmişti, The Black Book da (Kara Kitap). Ama Türk edebiyatına çok giremedim.

- Romanını da İngilizce mi yazıyorsun?
Evet.

- Seni hiç estetikli, dudak silikonuyla filan göremeyecek miyiz, Demet Şener filan gibi?
Allah korusun. Herkesin kendi seçimi ama bana çok yabancı geliyor öyle şeyler.

- Biraz anakronik bir tipsin, yani bugünle uyumsuz... Hem silikonsuzsun, hem de görüntün iki üç yüzyıl önceki kadın imgelerini çağrıştırıyor...
Bunu çok kişi söyledi, yani eski kadınları hatırlattığımı. Bir de kostümlerim de hep ikinci el. Şapkalar filan takıyorum, eldiven çok seviyorum.

Rolüme hastanede hazırlandım

- Boğaziçi'nde hangi konuda tez hazırlıyorsun?
Mütareke Yılları. 1918 - 1923. Osmanlıca belgeleri okuyorum. Osmanlıca'nın unutulmasına çok üzülüyorum. Bu bizim lisanımız ve insanlar bir çeşmeden geçince ya da bir mezar taşından, okuyamıyorlar. Osmanlıca arşivlerde çalışanlar hep yabancı.

- Bir de Harf Devrimi'ne mi karşı çıkacaksın şimdi?
Daha doğrusu, keşke ikisi birlikte olabilseydi. Türkiye'de en çok tarih kitapları okunuyor ama insanlar kendileri araştırma yapamıyor.

- "Komser"de lösemili bir kızı oynuyorsun. Rollerine nasıl hazırlanıyorsun?
Hastanede lösemili çocuklarla tanıştım, bir psikologla konuştum. Bu filmde lösemiliyim, lösemili olduğumu göstermemeye çalışıyorum ama çoğunlukla hastalarda da gördüğüm bir ignorance (bilmezlikten gelme), this not gonna happen (bu olamaz), çünkü öbür türlü motivasyonu tamamen kaybederseniz, you go (gidersiniz). Yavuz Özkan'ın filminde Serap Aksoy'la, yani filmdeki annemle ilişkimiz çok kötüydü. Neredeyse nefret hayranlık arasında bir şey. Bu arada gerçek anneme karşı da öyle şeyler hissetmeye başladım. Belki benim en büyük problemim bu. Bir role girince ondan çıkması biraz uzun sürüyor.

- "Komser"deki baban Kadir İnanır'dan bütün oyuncular biraz çekinirler...
Öyle mi, korkutma beni (gülüyor).

Sağ partiler olmadı, olamaz da

- Elektra kompleksinden bahsettin, baban İnal Batu'yla ilişkin nasıldı?
Annemle babamla hep arkadaş gibi oldum. Hatta onların arkadaşları arkadaşlarım oldu, yaşıtlarım değil.

- Baban seni çekip, "Aman kızım dikat et, bu sektör böyle, ben de diplomatlık, sonra politika..." dedi mi?
Babamla annem inanılmaz derecede, hatta beni bile şaşırtacak kadar açık ve liberal davrandılar. Ama tabii ki onlara bana bunu söylemeleri gerekmeden "ben bunu seçtim ve size yansımasını istemiyorum, olabildiğince dikkatli davranacağım" dedim.

- Sinemaya girdikten sonra seni üzdüler mi?
İnsanların özel hayatımı didiklemeye çalışması beni çok üzüyor çünkü ben oyuncuysam sette rolümü yaparım, sonra da gerçek hayatta oyuncu olan insanlardan olabildiğince uzak dururum. Set dışında insanlara yalan söylemek ya da sahte bir şekilde kendimi prezante etmek bana çok iğrenç geliyor.

- Peki kendini takip altında hissetiğin oluyor mu?
Hayır daha başlamadı ama bazı şeyler oluyor (gülüyor).

- Babanın rahatsız olacağını düşünmüyor musun?
Babamı ne kadar çok seversem seveyim, birinin kızı olarak anılmak çok rahatsız ediyor beni. Paparazzi haberlerinde babama bir şeyler yakıştırılması beni çok üzüyor.

- Baban artık politikada. Türk politikası?
Herkes güzel konuşuyor ama hiçbir şey yapmıyor. Bir yandan da Türkiye'de herkes o kadar politik ki. Yurtdışında hiç politik değil, burada sorunlar fazla olduğu için herkes politik, herkes bir şey söylüyor.

- Babanın partisinin bir şeyler değiştirebileceğini düşünüyor musun?
Bu çok uzun vadeli. Gençlerin, kadınların politikaya katılması güzel. Diğer partiler de bu tür fikirler ileri sürmüş olabilirler ama devamlılık şart.

- Bir şekilde CHP'li olmuş gibisin...
Babam politikaya girmeden önce de her zaman sol partilerdeydim. Sağ partiler olmadı, olamaz da.


Vücut Kitle İndeksi Hesaplama

Sağlığınızı kontrol altında tutmak için Vücut Kitle İndeksi (VKİ) hesaplama aracını deneyin!

VKİ HESAPLA
KEŞFETYENİ
Davet tarzı ikiye böldü! Sosyal medyada olay oldu
Davet tarzı ikiye böldü! Sosyal medyada olay oldu

Cadde | 21.06.2025 - 07:13

Oyuncu Cemre Baysel, davet tarzıyla sosyal medyanın gündemine oturdu.

Yazarlar