02.10.2019 - 11:48 | Son Güncellenme:
İnsanın en kötü durumu, kendini bilmez ve yönetemez olduğu zamandır. Kendinizi ifade ederken doğru zamanlamaya da dikkat etmek gerekmektedir. Siz ya da karşı taraf duygu yoğunluğu içindeyken kendini ifade etmek ve karşı tarafı anlamak güçleşebilir. Doğru zamanda, doğru bir üslüpla kendinizi ifade etmeniz, sorunları çözmenizi ve süreci istediğiniz gibi yönetmenizi kolaylaştıracaktır. Kendinizi doğru ifade ederken de her insanın farklı özelliklere sahip olarak dünyaya geldiğini dikkate alarak davranabilirseniz, sizi siz yapan özelliklerinizi bilir ve bunları ayrıcalıklı alanlarınız olarak etkin kullanırsanız, hayatı ve insanları keşfeder ve güçlü özelliklerinizi dikkate alırsanız istediğiniz hayatı yaşamanız da kolaylaşır. Sizi farklı kılan özelliğinize sarılır ve onun en iyi yönünüz olduğunu bilir ve sizi siz yapan bu ayrıcalıklı özelliklerinize sahip çıkarsanız, bunları benimserseniz, bunları etkin kullanırsanız hedeflerinize ulaşmanız da mümkün olacaktır. Hayat insanın cesaretine ve yeteneklerine göre büyür ya da küçülür. Gerçekleştirilmeyi bekleyen hedeflerle, ulaşmayı bekleyen düşlerle ve ifade edilmeyi bekleyen fikirlerinizi ifade ettikçe işte o zaman gerçekten kendinizi bulursunuz, kendiniz olursunuz. Bunu başarmak içinde bildiklerinizin ve bilmediklerimizin kesiştiği rotayı bulmak gerekmektedir. Bu mucize değildir aslında.
Mucizelere inanmıyorsanız, muhtemelen kendinizin de onlardan bir tanesi olduğunuzu unutmuşsunuz demektir. Bunu hep hatırlamak gerektir istediğiniz hayatı yaşamak için doğru zamanda sahip olduğunuz enerjinizi bekletmek yerine özgürce akmasına izin vermek, yetenekleri ortaya çıkarmak gerekir. Mucizeleri yaratmada yeteneklerimiz vardığımız yer değil, gittiğiniz yoldur. Yol da yaşadıklarınız, karşımıza çıkan şeyler size dokunacak, sizi değiştirecektir. Eğer yolculuğu bütün ruhunuzla yaşayıp ona dikkat ederseniz, o zaman gelişebilirsiniz kendinizi. Bu ruhunuza da gösterdiğiniz özendir aslında... Yeteneklerinizi hayallerinize ulaşma yolunda bu özeni kullanabilirseniz, onu amacınıza yöneltirseniz, mutluğunuzun anahtarını da keşfetmişsinizdir.
Sahip olduğunuz yetenekler kadar, bunu nasıl kullandığınızda önemlidir. Bir insanın değeri, büyük yeteneklerine göre değil; onları nasıl kullandığına bakarak ölçülmelidir. İstekleriniz, içinizdeki yeteneklerin birer elçisidir. Büyük işler başarmak ve hayallerinize ulaşmak için, yetenekleriniz kadar, insanlar içinde onlarla birlikte olmanız gerekmektedir. Yetenek denen armağanı, başarı isteğinizle birleştiğinde öyle bir fark atacaksınız ki hayata, o bile şaşıracak kazandıklarınıza.,Öyle kazanacaksınız ki, dünyada hiçbir güç sizi durduramayacak….Bu gizli hazinenizi keşfeder ve onu hayallerinize ulaşmada kullanabilirseniz, istediklerinize kolayca sahip olacak ve hayat sizin için kolaylaşacaktır.Çünkü ortaya konmayan yetenek, gömülü ve yeri bilinmeyen defineden farksızdır.Sizde hayal gücünüzü keşfeder, hedefinize kanalize edebilirseniz, hayallerinize ulaşmanız da kolay olacaktır. Bu nedenle keşfe önce kendinizden başlamak gerektir. Dünyada keşfetmek istediğiniz ilk şey kendiniz, kendi pencereleriniz olmalıdır.
Yeni bir yere seyahat etmek, nasıl insanı mutlu ve huzurlu kılacaksa, içsel yolculuk yapmak da içindeki hazineyi keşfetmek de sizi ayrıcalıklı kılacaktır. Bu keşif ki, sizi siz yapan özelliklerinizi bulmanın yolu olacaktır. Hazineyi bulmak için dünyayı aramak yerine gerçek hazinenin kendi içinde gizli olduğunu ve bunun değerinin hiçbir şeyle ölçülemeyeceğini unutmamanız gerekiyor. Bu hazine ki mutluluğun, bolluk ve bereketinizin anahtarı olacak ve bu anahtar her kapıyı açacaktır. Kendinizi olduğu gibi kabul edip, güçlü yönlerinizi amaç odaklı kanalize etmeniz, hayatınızı kolaylaştıracak ve istediğiniz ve hayal ettiğiniz hayatı yaşamanızın yolunu açacaktır. Bunun için önce tanımak, bilmek gereklidir. İnsanları tanımak, anlamak gerekir. İnsanları bütün yönleriyle anlamak mümkün müdür? Sorulması gereken asıl soru belki de budur. İnsanları tanımanın ve anlamanın birçok yöntemi vardır. Bu yöntemlerden birisi de Johari penceresidir. Açık Pencere, Gizli Pencere, Kör Pencere ve Bilinmeyen Pencere olmak üzere dört bileşenden oluşan Johari Penceresi, Joseph Luft ve Harry Ingram tarafından geliştirilen bir modeldir. Bireyin kendini başkalarına açmaya, tanıtmaya, anlatmaya ne kadar istekli olduğunu gösterir. Bireyin kendisi hakkında kendisinin bildikleri ve diğerlerinin bildikleri şeklinde iki boyutun kesişmesinden oluşmaktadır:
Açık Pencere, kişinin ve başkalarının kişiye ilişkin bildiklerinden oluşur. Kişinin hem kendisi hakkında bildiklerini hem de diğerleri tarafından bilinen özelliklerini tanımlamaktadır. Bu alan kişinin herkesle paylaştığı bilgileri içermesi bakımından genel olarak başkaları tarafından kolay gözlemlenebilir bir alandır. Bu alanda kişinin ve karşısındaki insanların farkında olduğu, tanıdığı, bildiği tutum, özellikler ve davranışlar yer almaktadır. İlişkiler açısından en avantajlı bölgedir. Kişilerin sağlıklı ve etkili iletişim kurabilmesinde bu alan belirleyicidir. Açık penceresi geniş olan kişiler etkili iletişim becerilerine sahiptir. İletişim ve empati yetenekleri gelişmiş, insanların duygu ve düşüncelerine karşı açık fikirli, paylaşımcı, işbirliğine açık, rahat, doğal davranabilen bu kişilerin kabul alanları geniş ve duygusal zekaları da yüksektir.
Gizli Pencere, kişi tarafından bilinen ancak diğerleri tarafından bilinmeyen özellikleri içermektedir. Her bireyin gizli penceresi vardır. Bu pencere kişinin paylaşmak istemediği ve bilinçli olarak gizlemek istediği bilgileri kapsamaktadır. Bu alanın geniş olması kişinin risk almayan, bilinmeyenle baş etmekle zorlanan, kendine odaklı, paylaşıma kapalı özellikleri dikkat çekicidir. Bu alanı geniş olan insanların içe kapanık bir yapıları dikkat çekicidir. Bu kişilerle iletişim kurmak zordur. Sorun çıkmasını istemedikleri için yorum ve eleştiri yapmaktan kaçınırlar. Duygularını kolay ifade edemezler.
Kör Pencere, kişinin kendisinin bilmediği fakat başkaları tarafından bilinen özelliklerinden oluşur. Kişinin kendine ilişkin bilmediği, farkında olmadığı yönlerini tanımlar. Kişinin kendisi ile ilgili farkında olmadığı kaygı, korku, kıskançlık duyguları bu alanda yer almaktadır. Bu alanın geniş olması kişinin tek yönlü iletişimi tercih eden, benmerkezci, savunmacı, eleştirilere kapalı, şüpheci özellikleri ön plandadır. Kör alanı geniş olan kişilerin duygusal yeterlilikleri sınırlıdır, bu kişilerin karşılarındaki insanların duyguları, düşüncelerini dikkate almadıkları görülür.
Bilinmeyen Pencere de kişinin hem kendisi hem de başkaları tarafından bilinmeyen özelliklerini içermektedir. Bilinmeyen alanı geniş olan kişilerin ne yapacakları öngörülemez. Kendilerine özgü kuralları vardır. İnsanlara mesafelidirler. Birer kapalı kutudurlar. Bilinmeyen alanı geniş olan insanlar, davranış ve düşüncelerini gizlerler, belirsizlik ve çatışmadan kaçınırlar. Bu alanın bilinçaltı veya bilinçdışı bilgileri içermesi dikkat çekicidir. Rüyalar da bu alanın içerisindedir.
Johari Penceresi olarak nitelendirilen ve dört pencereden oluşan bu diyagrama göre, insanlarla iletişim kurarken dört farklı tipte yargıya varılabilmesi ve bu yargıların bu dört bölgeyle ilişkilendirilmesi dikkat çekicidir. Bu pencerelerin genişliği insanlar arasında daha sağlıklı bir iletişim kurulmasını, sürecin etkin bir şekilde yönetilmesinde stratejilerin daha iyi algılanmasını ve uygulanmasını tanımlamaktadır. Alfred Adler’in “Birlikte yaşadığımız insanlara karşı tutumumuz onları anlamamıza bağlıdır” iddiasından hareketle, hayatınızın anlamı bulmak ve doğru melodiyle dans etmek için kendini tanımak, keşfetmek, karşı tarafı tanımak ve bilmek, içinde bulunduğumuz sürecin istenildiği gibi şekillendirilmesinde önemlidir. Hayatın ritmini yakalamada, hayat sahnesinde dans ettiğin kişinin ritmini, kalbinin ritmine uydurmak, doğru ritmi bulmak demektir. İşte bunun için önce insanları tanımak, anlamak gerekir. İnsanları bütün yönleriyle anlamak pencerelerini bilmek demektir. Bu pencereleri bilmek de birlikte yaşadığınız, iletişim kurduğunuz insanlara karşı tutumlarınızı şekillendirecektir. Kendi içsel yolculuğunuzda sahip olduklarınız, bildikleriniz ve bilmedikleriniz; kendinizin ve kendi gerçekliğinizin farkına varmada, hayatın anlamını ve rotanızı bulmada size rehberlik edecektir.
Prof. Dr. Hanife GÜZ