Yaşa bağlı olarak omurgada kireçlenme gibi dejeneratif değişikliklerin omurga kanalını daraltarak bu hastalığa neden olabildiği gibi, yanlış yaşam alışkanlıklarının da büyük rol oynadığını vurgulayan Prof. Dr. Çavuşoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: “Pandemi sonrası maalesef uzun süre hareketsiz yaşam tarzı, bel ve karın kaslarının zayıflamasına yol açarken, bel omurgası üzerine binen yükü de artırdığından, omurga kanalı darlığının görülme sıklığı artmıştır. Kilolu olma, ağır kaldırma, ters hareket yapma gibi omurgayı yük altında bırakan etkenler sonucunda fıtıklaşma olmasa bile, zaman içerisinde bel eklemlerinde ve bağ dokularında kalınlaşmaya, kireçlenmeye ve kanal içinde sinirlerin sıkışmasına yol açmaktadır."
Omurga kanalı darlığının aralıklı topallama belirtisi verdiğini, özellikle uzun mesafe yürüme sonrasında hastanın bacaklarında karıncalanma ve ağrı hissettiğini belirten Prof. Dr. Halit Çavuşoğlu, ağrısız yürüyebilme süresinin de giderek kısaldığını söylüyor. Ağrıların sıklaşması ve belirli süreli yatak istirahati ile geçmemesi durumunda mutlaka bir beyin ve sinir cerrahına başvurulması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Çavuşoğlu şöyle konuşuyor: “Kanal darlığının yaşlılık ile görülen şeklinde tabloya bel fıtıkları da eklenebilir. Bel fıtığı lomber dar kanal ile birleştiğinde daha fazla şikâyete neden olur ve ameliyatı erkene çekebilir. Bu nedenle bel ağrısından sonra başlayan, tek veya iki taraflı bacak ağrısı belirtisiyle ortaya çıkan bu hastalıkta erken teşhis normal yaşama bir an önce ve sağlıkla dönebilmek açısından çok önemlidir.”
Hastalığın tanı ve tedavisinin gecikmesi durumunda ağrı ile birlikte uyuşma, ağrının yayıldığı bacakta kuvvet kaybı, basının ilerlemesi durumunda ilgili adalelerde felç hatta hastanın idrarını ve dışkısını tutamama gibi sorunların ortaya çıkabildiğine dikkat çeken Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halit Çavuşoğlu “Beyin cerrahının görevi sinirde kayıplar olmadan önlem almaktır. Hastalık öyküsünün alınması ve fiziki muayenenin ardından çeşitli tetkikler istenebilir. Genellikle bel bölgesinde görülen ama sırt ve boyunda da etkili olabilen bu hastalığın teşhisinde MR altın standarttır. Ağrıya neden olan durumun lomber kanal darlığı olduğu tespit edildiği takdirde ameliyat planlanır. Cerrahinin amacı, omurga kanalında sinirlerin yer aldığı alanı genişletmektir” diyor.
Günümüzde tıp ve teknolojideki hızlı gelişmeler sayesinde ağır ameliyatlar yerine mikrocerrahi tekniği uygulanabildiğini belirten Prof. Dr. Halit Çavuşoğlu, “Son yıllarda minimal invaziv denilen yani dokuya hasarı en az seviyeye indiren yöntemle mevcut şikâyetler giderilmektedir. Mikrocerrahi tekniği ile lomber dar kanal ameliyatlarında alınan sonuçlar son derece yüz güldürücüdür. Bu ameliyat tekniğini yaşlıların çok korktukları diğer ameliyat tekniklerine oranla; kanamanın az olması, kısa sürede sosyal yaşantısına dönüş imkânı sağlaması ve ameliyat konforu nedeni ile özelikle öneriyoruz” diyor. Bu ameliyat sayesinde korse takılması ve vida konması gibi hastaya ek külfet getirecek riskli ameliyat tekniklerinden kaçınılmış olunduğunu belirten Prof. Dr. Çavuşoğlu sözlerine şöyle devam ediyor: “Kanal darlığının durumuna göre 2-4 saat süren bu ameliyattan 3 saat sonra hasta yürütülür. İstenildiği takdirde hasta ameliyattan 5 saat sonra taburcu dahi olabilir. Dikiş yoktur, 2 gün sonra pansuman çıkarılıp banyo yapılabilir. Ameliyat sonrası hastanın oturması yürümesi, merdiven inip çıkması serbesttir ancak hastalarımıza iki hafta süresince her seferinde 20 dakikadan uzun oturmamalarını önermekteyiz. Ameliyattan 15 gün sonra da jimnastik programı başlanır. “