06.04.2020 - 14:36 | Son Güncellenme:
COVID-19 virüsünün çıkış nedeninin tam olarak bilinemediğini ve araştırmaların devam ettiğini belirten KBB Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Ozan Seymen Sezen, şöyle konuştu: “COVID-19, esas olarak damlacık yoluyla bulaşıyor. Hasta bireylerin, öksürme ve hapşırma yoluyla ortaya saçtıkları damlacıklara diğer kişilerin elleri ile temas etmesi ve sonrasında bu kişilerin ellerini ağız, burun ve gözlerine sürmesiyle virüs bulaşıyor."
Belirti göstermeyen hastaların teşhisi konusunda da açıklamalarda bulunan Prof.Dr. Ozan Seymen Sezen şunları kaydetti: “Corona virüs bulguları taşımayanların solunum yolları salgılarında virüs tespit edilebiliyor. Ancak esas bulaşma, bulgu gösteren hasta kişilerden oluyor. Hastalığın ortaya çıkmasından önce bir bekleme süresi vardır. Bu bekleme süresi ortalama 5-6 gündür. 2 ila 14 gün arasında olan olgular da var. Bazı olgularda ise süre 14 güne uzayabiliyor.
Bulaştırıcılık süresi de kesin olarak bilinemiyor. Yani hastada, hastalık belirtilerinin ortaya çıkmasından 1-2 gün önce bulaştırıcılığı başlayıp hastalık şikayetlerinin ortadan kaybolmasıyla bulaştırıcılığın sona erdiğine inanılıyor" dedi.
Virüsün sık görülen semptomlarından bahseden Prof.Dr. Ozan Seymen Sezen, semptomları şu şekilde sıraladı: “Çoğunlukla üst - alt solunum yolu, mide ve bağırsak sistemi bulguları ile ortaya çıkan hastalıkta en sık görülen şikayet yüksek ateştir. Bu en temel bulgudur. Yüksek ateş, yaklaşık olarak hastaların yüzde 80 ila 90’ında mevcuttur. Bunun yanı sıra kuru öksürük, halsizlik, balgam çıkarma, nefes darlığı, nefes alma zorluğu ve burun tıkanıklığı gibi bulgular görülebiliyor. Öksürük, hastaların yüzde 65 ile 70’inde görülürken nefes darlığı hastaların yüzde 18 ile yüzde 20’sinde görülüyor.
Nadir olarak bulantı, kusma ve ishal ise hastaların yüzde 3 ila yüzde 4’ünde görülebiliyor. Hastalık ağırlaşırsa akut solunum güçlüğü, kalp kasının tutulduğu durumlar ve böbrek yetmezliği gibi hastalıkların yarattığı klinik tablolar da listeye ekleniyor.
Hastaneye başvuran hastaların hangi süreçlerden geçtiği konusunda açıklamalarda bulunan Ozan Seymen Sezen, şunlara değindi: "Öncelikle ateş veya ateş öykünüz var mı diye soruyoruz. İkinci sorumuz, öksürüğün olup olmadığı, üçüncü sorumuz ise nefes almakta güçlük çekiyor musunuz oluyor. Bu sorulardan herhangi birine evet yanıtı veriyorsanız, sizi hastanede maske takıp COVID ile ilgili alana alıyoruz. Eğer bu sorulardan herhangi birine yanıtınız evet ise ve evdeyseniz en yakın pandemi hastanesine başvurabilirsiniz.
Eğer bu sorulara yanıtınız hayır ise o zaman ikinci sorgulama formuna geçmemiz gerekir. Burada hastaya ilk olarak 'Son 14 gün içerisinde yurt dışında bulundunuz mu?' sorusunu yöneltiyoruz. İkinci sorumuzu ise, 'Ev halkından herhangi biri, son 14 gün içerisinde yurt dışından geldi mi?' sorusu oluyor. Üçüncü sorumuz ise 'Yakınlarınızdan herhangi biri son 14 gün içerisinde solunum yolu sorunlarıyla ilgili hastaneye yattı mı?' oluyor. Son olarak da 'Yine son 14 gün içerisinde yakınlarınızdan herhangi biri COVID-19 oldu mu?' diye soruyoruz. Bu dört soruya 'Evet' ya da 'Hayır' yanıtını alıyoruz. Eğer bu ikinci sorgulamadaki 4 soruya da hayır yanıtını verirseniz corona virüs açısından düşük risklisiniz demektir.
COVID-19 haricinde herhangi bir rahatsızlığınız olması halinde, durumun aciliyetine göre evde kalabilirsiniz, erteleyebilirsiniz ya da daha az yoğun pandemi hastanesi olmayan bir sağlık kuruluşuna başvurabilirsiniz. Ancak bu sorulardan herhangi birine 'Evet' yanıtını veriyorsanız maske takarak pandemi hastanelerinden birine başvurabilirsiniz."
Eğer bireylerin ek bir hastalıkları varsa öncelikle var olan ilaçlarını düzenli bir şekilde kullanmaları gerektiğini dile getiren Sezen, “Biz günlük pratiğimizde şunu çok sık görüyoruz. Hastamız tansiyon hastası, ilacını düzensiz kullandığı için ilacını almadığı için ya da ilacı yetersiz geldiği için tansiyon hastalığı çok düzenli seyretmiyor yani yine yüksek tansiyon devam ediyor. Aynı durum, şeker hastaları ve diğer hastalıklara sahip olan bireyler için de geçerli. Hastalarımız, ilaçlarını kullanmada titiz davranmalı, tansiyon ve şekerlerini istenilen düzeyde korumalı" ifadelerini kullandı.
Ek vitamin ya da katkı maddesi almanın tamamen isteğe bağlı bir durum olduğunu belirten Sezen, "Günümüzde kesin olarak kanıtlanmış, bağışıklığı artırıcı herhangi bir vitamin, herhangi bir ek katkı maddesi yoktur. Bu konudaki tek istisna C vitaminidir. C vitamininin bağışıklığı artırıcı özelliğinin olduğuna dair birtakım bulgular mevcuttur.
Bunlar dışında bağışıklığı artıracak en iyi durum, stresten, stresli ortamlardan ve düşüncelerden olabildiğince uzak durmaya çalışmaktır.
Stres bağışıklık sistemini çökerten ciddi bir faktördür. Bağışıklığı korumak ve artırmak adına gıda tüketimi de çok önemlidir. Bağışıklığı artırmak için iyi yıkanmış taze meyve ve sebzeleri tüketmek yararlı olacaktır.
Türkiye’de bağışıklığı düşüren en büyük problemlerin başında yeterince uyumamanın ve yeterince dinlenmemenin geldiğini düşünüyorum. Bugünlerde en az 7-8 saatlik uykumuzu almalıyız. Düzenli ve yeterli uyku bağışıklığımızı artırmamız açısından oldukça önemlidir” diye konuştu.