Vertigoya neden olan santral nedenler BBPV gibi çevresel (periferik) ve sistemik nedenlere göre daha seyrek. Fakat santral nedenlerin bazıları, özellikle kafa içi tümörleri, vasküler bozukluklar ve dejeneratif hastalıklar hayatı tehdit edebiliyor. Hızlı gelişen vertigo vakalarının çoğunlukla çevresel sorunlardan, yavaş yavaş ortaya çıkanların ise santral hastalıklardan kaynaklandığı düşünülüyor. Bu hastalıklarla ilgili araştırma ve değerlendirmenin ise başta nöroloji olmak üzere geniş bir uzman grubunda yapılması gerekiyor.
Genellikle kısa süreli de olsa hareket kabiliyetini azaltan vertigoya çoğunlukla denge kaybı, bulantı ve kusma da eşlik ediyor. Bunların yanı sıra kulak çınlaması, işitme kaybı, kulakta dolgunluk hissi, ateş, görme bozukluğu, konuşma bozukluğu, el ve bacaklarda güç kaybı ve hissizlik de görülebilecek belirtiler arasında yer alıyor. Bilinç kaybı gibi bir durumun vertigoda görülmediğine dikkat çeken Doç. Dr. Suat Bilici “Ani gelişen bir vertigo atağında eğer bulantı ve kusma da mevcutsa kişi panik sonucu tansiyon yükselmesi ve aşırı terleme gibi başka semptomlar da gösterebilir. Bunların da dikkate alınmasında yarar var” uyarısında bulunuyor.
Dengesizlik ve baş dönmesi yakınması ile hastaneye başvuran hastaları genellikle acil servis ve birinci basamak uzman hekimler değerlendiriyor. Bu değerlendirmede iyi bir öykü alınması ve doğru bir klinik muayene hastanın yakınmasının gerçekten vertigo mu yoksa bir dengesizlik mi olduğunu ortaya koymaya kritik önem taşıyor. Bu tür şikayetleri olan hastalara kolayca uygulanabilen ‘yatak başı muayene testleri’ hastanın sorununu netleştirerek gereksiz görüntüleme ve tetkiklerin önüne geçiyor. Herhangi bir kafa içi tümörün atlanmaması için sistemik araştırma da şart.