Bel bölgesindeki omurlar arasında yer alan diskler, omurganın esnekliğine ve vücut dengesine yardımcı oluyorlar. Bu disklerin yaşlanma, aşırı zorlanma veya ani hareketler nedeniyle zarar görmeleri durumunda fıtık gelişebiliyor ve sinirlere baskı yapabiliyor. Bunun sonucunda, hastada yaşam kalitesini olumsuz etkileyecek boyuta ulaşabilen çeşitli yakınmalar gelişebiliyor. Prof. Dr. Ferda Özdemir, “Özellikle ani ve zorlayıcı hareket sonrasında başlayan bel ağrısının yanı sıra istirahatte bile geçmeyen; öksürme, hapşırma veya ıkınma ile artan; özellikle bacağa yayılan ağrı; ayakta ya da parmaklarda uyuşma ve güçsüzlük, bel fıtığının tipik belirtilerini oluşturmaktadır” diye konuşuyor.
Bel fıtığının tedavisinde temel hedef; omurganın hareketliliğini yeniden kazandırmak, sinir üzerindeki baskıyı ortadan kaldırmak, böylece ağrıyı azaltmak oluyor. Toplumdaki yaygın inanışın aksine, tüm bel fıtığı hastalarının sadece yüzde 5-10’u ameliyat gerektiriyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Ferda Özdemir, sinir hasarı olmayan tabloların yüzde 80-90’ında; ilaç, fizik tedavi ve egzersizlerden oluşan konservatif tedaviyle ağrının kontrol altına alınabildiğine dikkat çekerek, şunları söylüyor:
“Bel fıtığında erken teşhis, iyiliğin korunmasında ve hastalığın ilerlemesinin önlenmesinde büyük önem taşımaktadır. Özellikle düzenli yapılan egzersizlerle kaslar güçlenmekte, omurga daha iyi desteklenmekte ve sinir baskısı azalmaktadır. Bu etkiler sayesinde ağrı uzun süreli olarak önemli ölçüde hafiflemekte hatta bazı hastalarda geçmektedir.” Ancak hasta hatalı duruş, hareketsizlik ve ağır kaldırma gibi istenmeyen hataları yapmaya devam ederse ağrının tekrar başlayabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Ferda Özdemir, “Düzenli egzersiz yapmak, doğru oturma ve yük kaldırma tekniklerine dikkat etmek, omurgayı destekleyen kasları güçlendirmek ve kilo kontrolü sağlamak bel fıtığından korunmada önemli faktörlerdir” diyor.