Tam idrar tahlili ve üriner sistem ultrasonografisi gibi yöntemlerin hastalığın tanısının ilk basamağını oluşturduğunu dile getiren Doç. Dr. Neşe Karaaslan Bıyıklı, “Eğer taş milimetre boyutlarında ise ve ağrı, tıkanma, enfeksiyon ya da kanama gibi belirtiler yoksa ultrasonografi veya idrar testleriyle hastanın takibine devam ediliyor. Bu aşamada bol su içilmesi, meyve ve sebzeden zengin bir diyet uygulanması ve paketli gıdalardan kaçınılması önemli. Taşın kendiliğinden düşme olasılığı yoksa ve ciddi bir tıkanıklığa sebep olmuşsa cerrahi tedavi yöntemlere başvurulabiliyor. Böbrek taşı olgularının yüzde 30-60’ı tedaviden sonra tekrarlayabilme özelliğine sahip. Bu nedenle yakın takipten vazgeçilmemeli” bilgilerini verdi.
“Hazır ve paketli gıdaların sık tüketimi, idrara çıkmanın ertelenmesi veya gün içinde yeterli miktarda su içilmemesi gibi alışkanlıklar sebebiyle çocuklarda böbreklerle ilişkili sorunlar gözlemlenebiliyor. Bu kötü alışkanlardan çocukların uzak tutulması ya da kronik hastalığı olanların düzenli doktor kontrolüne götürülmesi çok önemli” diyen Doç. Dr. Neşe Karaaslan Bıyıklı çocukları böbrek taşı gelişiminden korumak için anne ve babalara başlıca 3 tavsiye verdi:
1- Çocuklarınızın günlük sıvı tüketimini takip ederek su alımlarını yeterli seviyede tutun.
2- Çocuklarınızı tuz ve protein içeriği yüksek hazır gıdalardan ve paketli ürünlerden mümkün olduğunca uzaklaştırın.
3- Çocuklarınıza eğlenceli tarif ve sunumlarla meyve sebzeden zengin bir beslenme programını sevdirmeye özen gösterin.