Özellikle sosyal kaygısı yüksek, iletişim becerileri zayıf, ona iyi hissettiren sağlıklı arkadaş ilişkileri kuramayan gençlerin böyle akımlardan daha fazla etkilenip zarar görme riskleri yüksektir. Bunun yanında toplumda fiziksel özelliklere çok fazla atıf yapılması, güzelliğin, kusursuzluğun ve zayıflığın bilginin, öğrenmenin ve iyi ahlaka sahip olmanın önünde tutulmasının ergenlikte zaten fiziksel özellikleriyle uğraşısı artmış olan gençlerin kafasını karıştırıyor.
Her ne kadar akran etkisinin arttığı ve aileden bir miktar uzaklaştığı bir dönem olsa da ergenin kendini güvende hissettiği, sevildiğini bildiği ve koşulsuz kabul gördüğü bir aile ortamına ihtiyacı var. Bu nedenle anne ve babalar çocukla çatışmaya girmek yerine onun gelişimine saygı göstermeli, bireysel olma çabalarını desteklemeli, pozitif iletişimin mucize önemini göz ardı etmemelidir.
Çocukluktan bu yana devam eden ya da ergenlikle birlikte ortaya çıkan sosyal kaygı, iletişim zorlukları, mutsuzluk, içe kapanma gibi belirtiler gösteren gençleri mümkün olduğu kadar erken dönemde psikiyatrik destek için yönlendirmeleri çok önemli. Bu sorunları yaşayan gençler, zararlı akımların ve inanç sistemlerinin etkisine daha kolay kapılıyorlar. Gençlerimizin bireysel kimliklerini sağlıklı geliştirebilmeleri için aile desteğinin yanı sıra toplumsal olarak da onları bilginin, çalışıp emek vermenin, başka insanların haklarının, doğaya ve tüm canlılara saygı gösterme gibi değerlerin ön planda olduğu bir çevrede yetiştirmenin de riskleri azaltacağı söylenebilir.