BPA’nın hormonal aktivitesi ve toksisitesiyle ilgili laboratuar hayvanlarında yapılan çok sayıda çalışma yayınlanmış olmasına rağmen bu çalışmaların sonuçları arasında bazı yönlerden (örneğin gözlenen etkilerin farklı olması veya ortaya çıkan etkilerin şiddeti gibi) uyumsuzluklar bulunması nedeniyle yakın geçmişte bilimsel çevrelerde BPA’nın güvenliği ile ilgili tartışmalar ortaya çıkmış ve kamuoyu da bu tartışmaları medya aracılığıyla yakından izlemiştir.Tartışma uzun yıllardır devam etmekte olsa da son dönemde göz ardı edilemeyecek önemli kanıtların artması üzerine Başta İngiltere, Kanada, Amerika, Avrupa Birliği ülkeleri, Norveç olmak üzere pek çok ülkede kullanımını sınırlayan ve denetimini arttıran uygulamalara geçilmiştir.
BPA’nın hormonal ve toksik etkileri özellikle davranış gelişimi, sinir sistemi, hormonlar ve üreme sistemleri üzerinde olumsuz etkilere yol açar. İnsülin direncine, kalp hastalıklarına ve inflamasyona yol açtıkları gösterilmiştir.BPA’nın fizyolojik etkilerinin çoğu östrojen reseptörleriyle etkileşebilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu etkileşim farklı maruziyet düzeylerinde ve farklı organlarda farklı şekillerde olduğundan ötürü oldukça karmaşık sonuçlara yol açarlar. Düşük dozlarda akut zehirlenmeler izlenmez ancak sürekli, tekrarlayan maruziyetler sonucu kronik zehirlenmeler görülebilir.
Polipropilen (PP), Polietilen (PE) gibi kimyasal maddeler gıda paketlemede yaygın olarak kullanılan polikarbonat plastik maddelerin yapıtaşlarını oluşturmaktadır. Bulunduğu 1950’lerden bu yana 8.3 milyar ton plastik üretildiği ve geçen kısa zaman içinde bu devasa üretimin %80’inin doğada biriktiği bilinmektedir. Polikarbonat plastikler çözünseler bile 5 mm’den küçük mikroplastik adı verilen parçacık ve liflere dağılırlar ve sürekli olarak çevremizi kontamine ederler. Gıdalarımızda ve soluduğumuz havada varlıkları gösterilmiştir, bu nedenle doğrudan toplum sağlığını ilgilendirirler. Kaldı ki, plastikler kolay çözünebilen maddeler değildirler. Bir kez vücudumuza girdikten sonra parçalanamaz ve yaşamımız boyunca vücudumuzda kalırlar. Çevresel mikroplastik kontaminasyonu ile ilgili çalışmalarda çok çeşitli bozunma ürünlerinin ve yapıtaşlarının çeşitli karsinojenik, mutajenik etkileri olduğu gösterilmiştir. Daha basitçe söylenecek olursa plastik madde yapımında kullanılan çeşitli kimyasalların kansere yol açtığı bilinmektedir. Bu nedenle maruziyetin sonuçlarının belirlenmesi ve kontrol altına alınması bir toplum sağlığı sorunudur.
Styrofoam olarak bildiğimiz, köpüksü yapısıyla gıda saklama ve paketlemede yaygın olarak kullanılan polystyrene’in çevreye olan olumsuz etkileri, özellikle deniz ve okyanuslardaki biyolojik çeşitliliği azalttığı uzun yıllardır bilinmektedir. Dünya Sağlık Örgütü var olan bilimsel bilgiler ışığında 2018’de polisitireni “olası kanserojen” olarak sınıflamaya almıştır.