Beni çok insan tanımaz. Tanıyan da, soyadımı “Günce” bilir. Soyadım Günçe ama! Ç ile!Başka bir şeyim yok benim. Soyadım var, başka bir şeyim yok.Ayrıca “Türkiye’de engelli olmak” meselesine de dikkat çekmek istedim gücüm yettiğince. Sanıyorum başardım bir şeyler. Eyvallah.Bu ülkede kimsenin bahsetmediği şeyler var, bunlardan bahsetmek lazım; İşe Yaramak & Topluma Geri Vermek.
Yoo hiç bozmaz. Şimdi ben şunu şöyle özetliyorum. Ben kendi kendime konuşmuyorum, kendimle konuşuyorum. Bunun hazzına varamıyorsanız siz, problem sizde diyorum.Müziği duymayanlar, dans edenleri anlayamazlar. Kendi kendine şarkı söylemeyen, dans edemeyen adamdan uzak duracaksın. İnsanlar üçe ayrılıyor aslında:*Kendi kendine şarkı söyleyenler,*Kendi kendine şarkı söylerken biri geldiğinde susanlar, utananlar,*Kendi kendine şarkı söylemeyenler!
“Ben butik ünlüyüm”demiştin. Şu an baya franchise verebilecek durumdasın?Ün garip bir şey. Benim için hiçbir zaman amaç olmadı bu. Hep bir sonuçtan ibaretti. Beslemedikçe yok oluyor ama yavaş yavaş.Bu aralar baya beslenmiş, evet. Şikayetçi değilim. Asla da olmam. Kuvvetlenmek derken kast ettiğim buydu. Bundan sonra ne yapacağım bu ün ile, ona bakmak lazım. Bekleyip görelim bence...“En omurgasız kimdi?” desem… Bilmem(gülüyoruz). Herkes sürekli “dik” oluşundan bahsettiğine göre...Yoktu öyle biri sanırım.“Küvet ve Kombi…” Söylediklerin arasında en çok konuşulan ve farklı bir çok yoruma sebep olan şeylerden biriydi. Gerçekten neydi orada anlatmak istediğin?Anlamayan, anlamak istemeyen bir ara, arama motorlarından birine, “metafor nedir?” yazsın. Belki o zaman anlarlar. Gerçi anlamak istemeyene neyi, nasıl anlatacaksın?Bir iktidar meselesini anlatıyor o kombi ve küvet. Bir iktidarsızlığı daha çok. 40 yaşında bir erkek evladın, annesinin evindeki kombiyi ve küveti değiştirmek zorunda oluşunu, fakat buna gücünün yetmeyişini, buna içerlemesini anlatıyor. Bir dram anlatıyor yani.Bir itiraf bu kombi ve küvet. Anlamak isteyene tabi...
NBA kesinlikle. Bundan 2 sene önce yazdığım bir Tweet var. Yeğenim Özgür bulmuş onu ve paylaşmış. “NBA izlemek için illa Survivor’a mı katılmak lazım” yazmışım J. Başka sözüm yok!En çok üzüldüklerimden biri de Marmaris Büfe ödülüydü. Kaçan Amerika ödülleri, özellikle NewYork, bana epey dokundu. Ama tek tek geri almaya çalışıyorum kaçan ödülleri. NewYork’a gittim dönerken.Mantı yedim döner dönmez. Marmaris Büfe ödülünü de Cengiz ile yiyeceğim.Cengiz kim?Cengiz…Kimse inanmıyorken bana inanan çocuk. Panaroma’dan. Ona söz verdim onunla Goralı yiyeceğiz Marmaris Büfe’de. Pırlanta gibi bir çocuk.Saf. Tertemiz.
2. kitap için adımları attım. Zaten yazdığım bir çok şey vardı, iyice birikti.Ben erkek sunucuyum kategori olarak Türkiye’de zor bulunan bir şey bu.Gece Show’u yapmak istiyorum, hızlı ve yeni bir şey. Gece seyircisini hak eden bir şey.Bunlar biraz ilgi gören ve birden parlayan birinin söyledikleri gibi algılanmasın ama.Bunları çok uzun zamandır söylüyorum ve kısmen yapıyorum da. Şimdi güzel bir rüzgar yakaladım. En doğru işleri, en faydalı işleri yapmak için planlamak istiyorum zamanımı. Umarım şansım yaver gider.Oyunculukla ilgili de planlarım var. Daha doymadım. Kolay kolay doymam. Özellikle sinema!
“P”ile sıcak bakar mısın?Çok sıcak bakarım. Bir defa bunun çok iyi kurgulanması lazım. Çünkü bu 3 defa yapılacak bir şey değil.Yakışması lazım yarattığı etkiye, gördüğü karşılığa ve içeriğe uyması lazım. Bir sosyal sorumluluk hareketi ile de ilişkilendirilebilir yapacağımız iş.SON OLARAK ŞUNU DİYEYİM…Ben borçlu biri olduğumu, doğduğum andan itibaren borçlu doğduğumu, ve kimlere borçlu olduğumu bilen biriyimdir. Borçlu olduğum insanlara, anlara, kurumlara, durumlara bu borçlarımı ödemek için bütün çabam.Hepimiz borçlu doğuyoruz, ölürken ne kadar az borçlu kalırsak o kadar iyi olur.