Doğanın öyküsü / Filiz Tosyalı
Bizim edebiyatımızda örneklerine oldukça az rastlanan doğa tarihi Batı’da kendine özgü bir edebiyat türüdür. Keşifler ve icatlar, doğada yapılan basit gözlemler sonucu ortaya çıkar. Bunları edebi cümlelerle, bazen şiir bazen nesir şeklinde yazarsanız bu işi başardınız demektir. Edebi cümleleriniz için görüneni tasvir edin zaten yeter.
Sir İsambard Brunel küçücük bir gemi kurdunu gözlemeye başlamış. Tahtayı o güzel ve minicik başıyla oyup, geçebileceği kadar minik bir tünel yontmuş. O küçücük kurt; yonttuğu delikten geri dönerek, vücudundan çıkan bir maddeyle tünelini adeta verniklemiş.
Brunel böylece ünlü Thames Tüneli’ni yapmaya karar vermiş. Hayvanların kış uykusuna yatmalarından esinlenerek gemilerin kızağa çekilmelerine başlandığını hiç düşünmüş müydünüz?
Doğaya bakarak pek çok keşif yapabiliriz.
Doğa tarihi güzel uğraşlardan biridir. Hem eğlendiricidir, hem de sağlık yönünden yararlıdır. Doğanın gücünü gördüğünüzde onun için parçası olmaktan gurur da duyarsınız. Samuel Brown kendisinin yaşadığı bölgedeki Tweed Irmağı’na çok ucuza bir köprü yapmak ister. Köprü inşaatlarını incelemeye başlar.
Bir sonbahar günü bahçesinde dolaşırken asılı duran bir örümcek ağı görür. O anda fikir doğar. Tıpkı örümcek ağı gibi. Zincirler ve demir iplerle asma köprü kurulabileceğinin sevincini yaşar.
Kendisine bu fikri veren örümcek ağını koruma altına alır. Cep telefonlarının böceklerin antenlerinden esinlenerek yapıldığını, ama henüz uçak kanatlarının kuş kanatları kadar güçlü olmadığını bilmeyeniniz yoktur.
Kuşlar kanatlarıyla hem havalanırlar, hem de hız yaparlar. Uçağın bütün bunları yapabilmesi için motorlara gereksinimi vardır.
Doğa tarihçisi olmak için fosilleri araştırmaya gerek yoktur. Tarih sözcüğü sizlere ne kadar eskiyi çağrıştırsa da güzel ve çağdaş bir dünya kurarken de işinize yarar.
Anı defteri tutabilen, resmi dairelere karmakarışık dilekçeleri yazmayı başaran herkes doğa tarihçisi olabilir.
Yaşınız mı? İnanın hiç önemi yok. James Watt’a bir gün Clyde Irmağı’nın altından bir su borusu geçirmek istediklerini sormuşlar.
Irmağın yatağı düz değil... Bu iş olamaz diye yanıtlamış ama, zihni devamlı düşüncede.
O günlerde katıldığı bir yemekte masasına ıstakoz getirmişler. Watt’ın gözüne ıstakoz kabuğu ilişmiş.
İşte Watt bundan ilham alarak yere uzatıldığı zaman suyu taşıyabilecek bir demir boru icat etmiş. Balıkların bazen suyun derinliklerinde bazen üstlerde yüzdüğünü görürsünüz. Onların bu ısı değişikliğine uyum sağlaması vücutlarındaki sistemden kaynaklanır. Peki, antifirizlerin balıklardan esinlenerek yapıldığını duymuş muydunuz? Benjamin West ilk fırçalarını kedi kuyruğundan yapmıştır. Fergusan geceleri açık havada yatarken üzerine bir battaniye alır, gökyüzünde yıldızları izlerdi. Gözüyle gökyüzü arasına uzattığı, tespih taneleri dizili bir iple gökyüzünün haritasını çıkardı.