Editörün Seçtikleri Gün boyu sağlık

Gün boyu sağlık

23.08.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gün boyu sağlık

Gün boyu sağlık

       ÖYLE sağlıksız yaşıyoruz ki...
       Hayat zor. Yaşamımız binbir problemle dolu. İşteki sorunlar, evdeki sorunlar vs. kabus gibi çöküveriyor üstümüze. Bir de bunlara yeme içme bozuklukları, hiç dikkat etmeden mideye indirdiğimiz aburcuburlar ve aşırı alkol eklenince iyice çekilmez oluyor hayat.
       Sonuç: Bolca stres, umutsuz ve sağlıksız bir yaşam.
       Ama böyle olması gerekmiyor. Kendi hayatımızı ve sağlığımızı kontrol edebilceğimize inanmalıyız... Hayatımıza kendimiz bir yön verebiliriz.
       Bundan sonra uzmanların önerilerine kulak verirsek çok daha sağlıklı yaşayabilir ve daha enerjik olabiliriz.
       İşte uzmanlara göre gün boyunca yapmanız ve yapmamanız gerekneler:
       SABAH UYANINCA
       YAPIN - Geceden perdeleri açık bırakın. Güneş ışığı stresi azaltıyor, hormonları ve sinir sistemini düzenliyor.
       Uyanır uyanmaz aklınızdan pozitif bir cümle geçirip bunu birkaç kez tekrar edin. Örnek: "Bugün karşıma çıkacak bütün problemleri çözeceğim."
       YAPMAYIN - Ani hareketler yapmayın. Önce yatakta biraz oturup yavaş yavaş kalkın.
       YIKANIRKEN
       YAPIN - 10 dakika önce sıcak, sonra soğuk suyla duş alın. Bu metabolizmayı ve kan dolaşımını hızlanrdırır. Sonra bir fırçayla vücudunuzu fırçalayıp soğuk suyla duşunuzu bitirin.
       YAPMAYIN - Sabun cildi kuruttuğundan kullanmayın. Arada bir cildinizi balla ovup sıcak suyla yıkanın. Bal cildi derinlemesine temizler ve nemlendirir.
       KAHVALTI
       YAPIN - Yulaf lapası, buğday ve meyve yiyin. Bunlar enerjiyi artırır.
       YAPMAYIN - Çörekler ve sucuklu yumurta gibi ağır ve yağlı yiyeceklerden uzak durun. Bunlar sağlığa zararlı olduğu gibi enerjiyi de azaltır.
       İŞE GİDERKEN
       YAPIN - Yolun büyük bir bölümünü hızlı hızlı yürüyün.
       YAPMAYIN - Bacağınızda herhangi bir problem varsa koşmayın.
       ÖĞLE YEMEĞİ
       YAPIN - Fesleğenli salata, ton balıklı patates ve mısır gibi yiyecekler size akşama kadar gerekli olan enerjiyi sağlayacaktır. Not: Fesleğen seratonini artırır.
       YAPMAYIN - Beyaz ekmek ve ağır yiyecekler yemeyin.
       ÖĞLEDEN SONRA
       YAPIN - Metabolizma öğlen yemeğinden sonra yavaşladığından biraz şekerleme yapın.
       YAPMAYIN - Abur cubur yemeyin. Şekerli gıdalar sadece kısa bir süre için enerji verir. Acıkırsanız meyve yiyin.
       İŞTEN EVE DÖNÜNCE
       YAPIN - Bir bardak şarap için ve acıklı bir film izleyin. Şarapta ve gözyaşında birçok hastalığı önleyen anti - oksidanlar bulunuyor.
       YAPMAYIN - Kendinize çikolatayı yasaklamayın. Canınız çok çektiğinde, yemekten sonra birazcık çikolata yiyebilirsiniz.
       YATARKEN
       YAPIN - Tüm negatif düşünceleri aklınızdan uzaklaştırın. Günün zorluklarının bir uçan balonla gittiğini varsayın.
       YAPMAYIN - Başınızın altına çok yastık koymayın. Bu, ertesi gün başınızın ağrımasına neden olabilir. Bacaklarınızın altına bir yastık koymak ise doğru pozisyonda yatmanızı sağlayacaktır.
       Bir şarkıda şöyle demiş yazar: "Ben vücuduma bir tapınak gibi bakıyorum; sen ise bir çadır gibi..."
       Siz vücudunuza nasıl bakıyorsunuz?

       ŞENİZ Bağ, Net Turistik Yayınları tarafından yayınlanan "Turkish Cookery" adlı bir kitap göndermiş.
       İnci Kut'un İngilizce olarak hazırladığı bu kitap yabancılara yönelik. İçinde en güzel Türk yemeklerinin İngilizce isimleri ve tarifleri yer alıyor. Kuşe kağıda basılmış, özenle hazırlanmış bir kitap. Bayıldım doğrusu.
       Tarhana çorbasından zeytinyağlılara, deniz mahsullerinden aşureye kadar her şey var.
       Ayrıca Türk kahvesi ve Türk çayının yapılmasının püf noktaları da anlatılmış kitapta.
       Daha önce de yazdığım gibi, dünya maalesef Türk yemeklerini tanımıyor. Benim bildiğim, sadece Londra'da sürekli yeni şubeleri açılan ve orada yaşayanlar arasında popüler olan "Sofra" adlı restoran sayesinde dünyanın o bölgesinde Türk yemekleri biliniyor. Onun dışında Avrupa ve Amerika'da Türk lokantalarına sadece Türkler gidiyor. Umarım böyle kitaplar yemeklerimizin tanıtılmasına yardımcı olur.

       İNTERNET'e bağlandığımızdan beri başından kalkamaz olduk. Sanırım bu herkes için geçerli. Dünyanın her yerinde insanların katıldığı İnternet'te Cyber - talk "Chat - line" denen sohbet hatları çok hoşuma gidiyor. Bu hatlarda, bir konu belirliyorsunuz ve her isteyen katılıp konu hakkındaki fikirlerini belirtiyor. Tabii isim vermeden. Böylece herkes, düşüncesini rahatça yazabiliyor. Bazen konular saçma sapan bir hal alıyor, bazen de çok yaratıcı fikirler ortaya çıkıyor.
       Ama geçen gün "Vatanım Muhabbet kanalı" adlı Türk Chat - line'ına girdiğimde çok üzüldüm.
       Birkaç kişi oturmuş birbirlerine İnternet aracılığıyla küfür ediyorlardı. Ne bir fikir vardı ortada ne de eğlenceli bir konu...
       Adları da bilinmediğinden, hiç çekinmeyerek ağıza alınmayacak şeyler yazıyorlardı.
       Sanırım çok da eğleniyorlardı.
       Yazık... Bu insanlar İnternet'e bağlanmışlar ama kendi dar kalıplarının ötesindeki dünyaya bir türlü bağlanamamışlar.

       BİR çoğumuz pembe dizilerden nefret etsek bile, son günlerde ekranlarda bolca gösterilen "Clinton dizisi"ni kaçırmıyoruz. Clinton ne demiş, Monica ne yapmış diye meraktan ölüyoruz. Üstelik bu, pembe dizilerin en kötüsü.
       Böyle düşünmeme rağmen, Clinton'un Büyük Jüri tarafından sorgulandığı gece, (tabii bize göre gece) konuşmasını canlı olarak izlemek için sabahın beşine kadar oturmak için büyük bir istek duydum. Sanki anında seyretmem şart... Sanırsınız ki Clinton akrabam... Neyse ki, daha sonra vücudumun ve zihnimin uykuya olan ihtiyacı ağır bastı da yatıp uyudum.
       Ve ertesi sabah ilk iş olarak CNN'i açtım.
       Ekranda tekrar tekrar verilen konuşmayı izlerken içimden "Benim bildiğim Amerikalılar bu konuşmadan etkilenirler" diye geçirdim ve öyle de oldu. CNN'in yayınladığı araştırma sonuçlarına göre Amerikalıların yüzde 63'ü ikna olmuş.
       Zaten saf ve naif Amerikalıları yumuşatmak ve etkilemek için buğulu gözlerle "Tanrı", "aile" ve "Amerika" kelimelerini söylemek yeterli. Bu Amerikan filmlerinden de belli değil mi? Baksanıza, biz bile etkileniyoruz.
       ABD'nin Sudan ve Afganistan'da Radikal İslamcı terör örgütlerinin kamplarını vurması ve Clinton'un apar topar Washington'a dönmesi gerçekten de "Wag The Dog" filmini seyrederken "Bu kadar da olmaz, amma abartmışlar" dediğimiz gibi değil mi?
       Seks, skandallar ve yalanlar herkesi çekiyor doğrusu. Eminim "Yalan Rüzgarı", "Cesur ve Güzel" gibi dizileri izleyenler, son günlerde kanallarını değiştirip haber programlarını seyretmeyi tercih etmişlerdir.
       Alaaddin Çakıcı'nın yakalanması, sevgilisinin ünlü bir şarkıcının kızı çıkması; Mısır Çarşısı'nı bombalayan kızın ünlü bir avukatın kızı olması vs... Gerçekten çok hareketli günler geçiriyoruz ve her şeyi kötü bir pembe dizi izler gibi izliyoruz.
       Yalnız Clinton'la ilgili aklımı kurcalayan bir şey var. Geçen hafta bahsettiğim, Kennedy'leri anlatan "The Dark Side of Camelot" (Camelot'un Karanlık Yüzü) adlı kitaba bakılırsa Clinton, Kennedy'lerin yanında çok masum kalıyor. Biliyorsunuz Kennedy'lerin yolsuzlukları ve skandalları yeni yeni su yüzüne çıkmaya başladı. Bu durum da akla bir soru getiriyor.
       Acaba Clinton, Kennedy'ler kadar zeki değil mi?

Yazarlar