Amazon’a fantastik bir yolculuk: Jungle Cruise

Pandeminin etkisi devam etse de sinema salonlarına döndüğümüz bir dönemdeyiz. Bu dönem uzun sürer mi, yeniden tek film izleme yolumuz dijital platformlar olur mu bilemem ancak peş peşe gelen Hollywood filmlerinin sinema salonlarını hareketlendirdiğini söylemek yanlış olmaz. Dijital platformlardan vazgeçip sinema salonlarında toplu olarak film izleme duygusunu yeniden yaşamaya diğer ülkelere göre biraz daha hevessiz olsak da kontrollü olarak sinema salonlarının eski dokusuna ulaşacağından şüphem yok.

Haberin Devamı

Jungle Cruise…

Bu yazımda Karayip Korsanları ve Kutsal Hazine Avcıları tadında bir filmden bahsedeceğim. Temmuz 2021’de dünyayla aynı zamanda Türkiye’de de gösterime giren film, Karayip Korsanları’nda olduğu gibi Disney’in aynı isimli oyun parkından esinleniyor ve film boyunca fantastik bir yolculuğa çıkartıyor. Adeta şu günlerde bambaşka bir dünyaya kaçış niteliğinde…

Glenn Ficarra, Micheal Green ve John Requa’nın senaryolaştırdığı, Jaume Collet-Serra yönetmenliğinde çekilen film, macerayı tarihsel gerçeklikle bir araya getirerek bizi gerçek üstü bir yolculuğa çıkarıyor. Filmin açılış sahnesinde 16. Yüzyıl’a gidiyoruz. Amazon ormanlarının uçsuz bucaksız yeşilinde Hayat Ağacı’nı aramaya çıkan bir ekip, katlettikleri yerliler tarafından lanetleniyor. Sonraki sahnede ise 1916 yılının Londra’sına gidiyoruz ve orada da yine aynı ağacı bulmaya çalışan botanikçi Dr. Lily (Emily Blunt) ve kardeşini görüyoruz. Tabii burada film boyunca birtakım durumlara sebep olacak kişiyi yani filmin kötü adam niteliğinde olan karakteri Joachim’i (Jesse Plemons) de tanıyoruz. Lily, gizemli bir şekilde Hayat Ağacı’nın bulunduğu yeri işaret eden ok ucuna filmin kötü adamı Joachim’den önce ulaşmaya çalışıyor ve başarıyor. Böylelikle fantastik yolculuk Hayat Ağacı’nın etrafında akıp gidiyor.

Film hep bir kovalamaca halinde. Joachim Hayat Ağacı’na ulaşmakta kararlı ve bu yolda her şeyi feda edebilir. Bu arada Lily ve Frank Wolff da ağacın peşinde. Frank bir tekne kaptanı, güven vermeyen bir yapıya sahip ancak bir kaplanla verdiği mücadele sonunda Lily’nin gözüne giriyor ve Lily, Amazon yolculuğuna onun gemisiyle çıkmaya karar veriyor. Aslında burada biraz Lily karakterinden bahsetmek gerekir. Lily, daha önce izlediğimiz bu tür filmlerde görmeye alıştığımız bir karakter değil aslında. Güçlü, akıllı, modern ve becerikli bir yönü var. Filmin kadın kahramanı Lily’yi ilk kez Royal Society’deki ataerkil yapıya karşı mücadelesinde görüyoruz. Kök söktüren ve idealleri doğrultusunda her şeyi yapabilecek özellikte bir kadın. Filmin geçtiği döneme baktığımızda aslında Lily birtakım duvarları yıkmaya eğilimli ve bunu da zaman zaman başarıyor. Tabii filmin geçtiği dönemdeki yasaklar günümüze bakıldığında anlamsız gelebilir, ancak o dönemdeki mevcut durumla çok iyi mücadele veren güçlü bir kadın karakter. Örneğin, pantolon giymesi o yıllarda tepki topluyor ancak bunu asla umursamıyor. Bir başka örnek, farklı eğilimi olduğunu anladığı erkek kardeşine sahip çıkıyor ve onu destekliyor. Kadın düşmanlığıyla savaşan yaşadığı döneme aykırı bir karakter izliyoruz. Filmde cinsiyetçilik ön plana çıkıyor ve bu konu üzerinden birtakım mesajlar veriliyor. Senaryonun en iyi malzemesi aslında filmde işlenen bu durum. Geri kalan hikaye ise daha önce izlediğimiz George Lucas ve Steven Spielberg filmleri tadında. Filmin kötü karakteri Prens Joachim’e bakarsak eğer, bize Kutsal Hazine Avcıları’ndaki Nazileri anımsatıyor. Lily’ye karşı ittifaklar yapıyor ve bu yolda orantısız güç kullanmaktan asla çekinmiyor.

Haberin Devamı

Filme genel anlamda bakarsak masalsı, fantastik bir serüven vaad eden filmleri sevmeyenler için çok da cezbedici olmaz. Belki sevenler için bile tatmin edici olmayabilir. Film farklı bir dünyanın kapılarını açsa da bizi akıp giden bir serüvene sürüklese de çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Açıkçası hikâyenin çok da etkisinde kaldığımı söyleyemem. Film boyunca Frank ve Lily’nin çatışmalı hikâyesini izliyoruz. Filmin her sahnesindeki özel efektler, bizi adeta bilgisayardan çıkma çerçevelerle buluşturuyor. Aslında böyle bir film daha doğal ortamlarda çekilebilirdi, çok da bilgisayar oyununa dönüştürmeye gerek yok. Oyunculuklara baktığımızda bana göre filmin en iyi yanı oyuncu kadrosu. Emily Blunt, Dwayne Johnson, Jesse Plemonts, Jack Whitewall başta olmak üzere tüm oyuncular filmi bambaşka bir noktaya taşıyor.

Haberin Devamı

Film, halen gösterimde. Sıcaklardan bunaldığımız şu günlerde Amazon ormanlarında fantastik bir serüven izlemek isteyenler için doğru tercih olabilir.

5/10

Sevgiler,