Doğru doktoru bulmak - 2

Doğru doktoru bulmak - 2: "Özel sağlık kuruluşlarında dönen dolaplar.."

Ne zamandır bu yazıyı yazacağım. Elim bir türlü yazmaya gitmiyordu çünkü son derece tatsız bir konu. Bunu yazayım mı, yazmayayım mı diye düşündüm, sonunda "mezara götürmeyeyim bu olayları, insanlar bilsin" diyerek yazmaya karar verdim. Asistan arkadaşlara da faydası olacak bir yazıdır, asistan cerrah arkadaşlar mutlaka okumalı. Aslında "Kardashev medeniyet ölçeği" üzerine bir bilim yazısı yazmak istiyorum. Bu "sağlık kuruluşları hakkındaki yazıyı aradan çıkarayım, hemen onu da yazacağım.

Haberin Devamı

Öyle geniş geniş, genelde neler olduğunu yazmayacağım. Başımdan geçen bir kaç olayı yazayım zaten yeter. Dediğim gibi piyasada uzman doktor olarak çalışmaya aday, asistan arkadaşlar mutlaka okusun.

---

Günün birinde bir hastanede ameliyat yapmak istedim. Gittim, doktorlarla ilgili olan görevli ile görüştüm. Ameliyatlarımı o hastanede yapmak istediğimi, ameliyathane masraf listesini görmek istediğimi söyledim. Kadın beni şöyle bir süzdü, "burada zaten falan falan doktorlar ameliyat yapıyor" dedi. Saydığı isimler medyada sıkça görülen "sosyetik cerrah" arkadaşlar (ben onlara göre 3. sınıf cerrahım. Hatta "zenciyim"). Ama durum bir tuhaf değil mi? Ben fiyat listesi istiyorum, kadın bana "buraya zaten şu, şu, şu, cerrahlar geliyor" diyor. Ulen bana ne, kim geliyorsa... Ben sadece fiyat listesini istiyorum. Kadın sözleri ile, tavrı ile beni öyle bir aşağıladı ki, hani ABD de zenci vatandaşların neler çektiğini birebir hissettim. Kadın bana resmen "zenci" muamelesi yaptı. Kartımı bıraktım. Listeyi göndereceğini söyledi. Ayrıldım. Aradan bir hafta geçti, liste yok. Arayıp hatırlattım, "tamam göndereceğim" dedi. Göndermedi. Bir gece uyuyamadım. Sabah saat 05:00 de bu olay aklıma geldi, tepem attı. Hastanenin yönetiminin e-mail adresini buldum, yönetime bir mail attım. Saat 08:00 de beni hem aradılar, hem de e-mail attılar. Aynen şöyle: "Hocam, hastanemizin böyle bir politikası olmadığını bilmelisiniz. Size yapılan bu muameleden bizim haberimiz yok. Lütfen ameliyatlarınız için hastanemizi kullanınız, hastane masrafını da kendiniz belirleyiniz. Durum için özür dileriz. O görevli arkadaşımız ile görüşüp durumu telafi etmesini isteyeceğiz." Ben de, özel bir muamele istemediğimi, sadece bana masraf listesini iletmelerini istediğimi söyledim. Bir kaç gün daha geçti. Sonra bir gün o kadın beni kendi cebinden aradı: "İyi günler hocam. Ben size, o fiyat listesini göndermeyen görevliyim. Bir yanlış anlama olmuş sanırım. Size en kısa sürede fiyat listemizi göndereceğim." Ve ne oldu biliyor musunuz? Göndermedi. Şaka gibi. Kadın inat etti, beni o hastaneye sokmuyor. Ben o zamanlar bu durumu plastik cerrahların whatsapp grubunda da yazdım. O dönemde o hastanede ameliyat yapan "sosyetik" cerrah arkadaşlar da vardı o grupta. Hiç bir şey yazmadılar. Sessiz kaldılar. Aradan 1-2 ay geçti. Bana oldukça formal bir e-mail geldi. Mail, kurumsal bir form şeklinde hazırlanmış, altında bir görevlinin fotoğrafı ve imzası var. Mailde şöyle diyor: "Merhabalar, biz falan falan PR şirketiyiz. Falan hastanesinin doktorlarla ilişkilerini bundan sonra kurumsal olarak biz yürüteceğiz. Lütfen hastane ile herhangi bir işiniz olduğunda bizimle iletişime geçmekten çekinmeyiniz." Kısaca, aklımda kaldığıyla yazıyorum; yoksa çok nazik ve resmi bir dille profesyonelce yazılmış bir mail idi. Anlaşılan hastane yönetimi, hastaneye kabul edilen cerrahlar ile ilgili bazı antin kuntin işler döndüğünü anlamış, bu işi gerçek bir PR firmasına vermişler. Umarım o dışarıdan gelen "3. sınıf, zenci" cerrahlara blokaj yapan cadıyı işten atmışlardır. Anlayacağınız gibi hastanede dışarıdan cerrahların gelmesini engelleyen bir doktor mafyası söz konusu. Bunun adını koyalım. Bu mafyadır.

Haberin Devamı

---

Haberin Devamı

Yazının tatsız olacağını söylemiştim değil mi? Alın bir tane daha...

---

Yine zincir hastanelerden birine başvurdum. Hastanelerinde ameliyat yapmak istediğimi söyledim. En çok penis büyütme yaptığımızı söyledim. Bunun dışında silikon implant ameliyatları yaptığımızı söyledim. Görevli kadın, penis büyütme ile ilgili belirlenmiş bir fiyatları olmadığını, diğer ameliyatlarla ilgili listeyi verebileceğini söyledi. Yönetime sorup size e-mail atacağım dedi. Ellerindeki listeyi verdi bana. Sık yapılan ameliyatların fiyatları listede zaten belliydi. Burun estetiği, meme büyütme vs.. Listedeki en pahalı ameliyata baktım. Sırttan alınan doku ile meme onarımı. Mikrocerrahi yapılan ve en az 2 cerrahın gireceği pahalı bir ameliyat. Hastanın 4 gün yoğun bakımda yatışı dahil masrafı 16 bin TL idi. Bundan en az 7-8 sene öncesinden bahsediyorum. Benim yaptığım penis büyütmede ise hasta sabah yatıyor, saat 09:00 da ameliyata alınıyor, saat 11:00 gibi odasında oluyor ve saat 16:00 da taburcu oluyor. Mikrocerrahi yapılmıyor, yoğun bakıma zaten gerek yok, gece kalma da yok. Birkaç gün sonra bana e-mail attılar. Gelen cevap şu: "Penis büyütme ameliyatı için belirlediğimiz masraf 17 bin TL dir." Ben zaten o ara bu ameliyatı 5 bin TL ye filan yapıyorum. Dalga mı geçiyorsunuz. Hani bana 3 bin filan deseler, ücreti biraz artırıp ameliyatlarımı orada yapacaktım. Ben ameliyat için hastadan 5 bin alırken hastaneye nasıl 17 bin vereyim? Ben de gönderdikleri maile cevap yazdım: "Mesajı aldım. Bana listedeki en pahalı ameliyattan 1000 tl daha fazla masraf çıkarmanız, bana 'bu hastaneye gelmeyin' demektir. Siz bilirsiniz. Ben de gelmem." Sonra ne oldu biliyor musunuz? Hiç bir şey olmadı. Cevap bile yazmadılar. Demek ki mesajı doğru almışım. Bu hastanede enteresan olan direkt yönetimden böyle bir blokaj yemiş olmam. Gerçekten enteresan. Sanırım bazı hastanelerin cerrahları kabul ederken, falan gruba üye, falan tarikattan, falan derneğinin üyesi olanları kabul etme gibi kriterleri var. Bunun başka açıklaması yok. Bu olayı daha sonra bir hocamıza anlattım. Çok şaşırdı. "Senin orada ameliyat yapman, o hastane için bir kazançtır. Senin yaptıklarını yapan biri yok orada. Sen yönetimden şu, şu, kişi ile görüş. Benim adımı ver. Mutlaka yardımcı olurlar. Yine de olmazsa haberim olsun" dedi. Sağ olsun, ama benim istenmediğim yerde ne işim var? Üstelik hocamızın dediği gibi burada kaybeden ben değilim. Hiç de öyle hissetmedim.

---

Artık istanbul'da böyle antin kuntin işlere şaşırmamaya alıştım. Adını koyalım, bazı arkadaşlar ve hatta bazı hastaneler mafyalaşmış. Bunun adı mafyadır. Daha neler var. Bunlar yazabildiklerim...

---

Kendim için hep şöyle düşündüm: "Doktor olmak harika. Cerrah olmak daha da iyi. Cerrah olarak plastik cerrahsan kralsın. Bir de kendi muayenehanen de, kendi hesabına çalışıyorsan uber-kralsın. Ama bitmedi. Daha da iyisi var! Eğer kendi muayenehanende, kendi adına çalışıyorsan ama sırf para kazanmak için her ameliyatı mecburiyetten yapmıyorsan, sadece ilgilendiğin ameliyatları yapıyorsan, ve hatta, ameliyata uygun olmayan bir hasta geldiğinde 'olmaz, sizi ameliyat etmeyi uygun görmüyorum, iyi bir sonuç alamayız' diyerek reddetmen gereken hastaları reddedebiliyorsan işte bu bence mesleğin zirvesidir. Ben kendimi bu noktada görüyorum."

---

Maalesef bir çok meslektaşım benim kadar şanslı değil. Benzer şeyleri zamanında hastanelerde çalışırken ben de yaşadığımdan biliyorum. Örneğin bir gün çalıştığım hastanede hastanenin yöneticilerinden biri geldi, "Öğleden sonra bir hasta gelecek, adamda kocaman bir göbek var. Müthiş bir liposuction vakası!" dedi. O gün öğleden sonra bahsettiği hasta geldi. Adamda gerçekten dev bir göbek vardı. Yalnız muayene sırasında karnına dokunduğumda elim direkt karın kasına çarptı. Hastanın yağlanması tamamen karın içinde idi. Liposuction ile ancak cilt altındaki, karın kas katmanının üstünde kalan, dışarıdan elinizle tutabildiğiniz yağı alabilirsiniz. Karın içi yağlanma ancak diyet ve sporla yakarak gider. Hastaya, ameliyata uygun olmadığını, bu göbeğin liposuction ile alınamayacağını söyledim. Spor ve diyet yapmasını önerip gönderdim. Hemen hastane yönetiminden biri geldi, mırın kırın yaptı, hastayı neden göndermişim, liposuction yapılamıyorsa başka bir şey yapsaymışım falan. Özel hastaneler böyledir. Onlar için en önemli şey kasaya para girmesidir. Eğer sizin önceliğiniz, ameliyata uygun hastayı ameliyat edip iyi bir sonuç almaksa, uygun hastanın güvenli şartlarda ameliyat olup başarılı bir sonuç almaksa, hastane sahiplerinin öncelikleri ile çatışıyorsunuz. Son yıllarda hastanelerde çalışan cerrah arkadaşlara sözleşmeler imzalatıldığını duyuyorum. Eskiden de sözleşme imzalanırdı ama bu sadece SSK'ya doktoru kaydettirmek için gereken matbu bir anlaşma olurdu. Halbuki artık cerrah arkadaşlara "haftada en az şu kadar ameliyat yapılacak, her ay şu kadar gelir sağlanacak" şeklinde sözleşmeler imzalatılıyor. Bu gibi anlaşmalar, cerrahın hasta kabul ederken vereceği kararı etkiler. Sırf hasta kotasını doldurmak için ameliyata uygun olmayan hastayı mecburen kabul etmeye zorlar. Son derece sakıncalı bir durum.

Bu yüzden kendimi acayip şanslı görüyorum. Burun estetiğini eskiden beri sevemedim; yapmıyorum. Plastik cerrahinin en zor ameliyatı olmasının yanında, her hastada ayrı bir ameliyat planı yapmanız gerekir. Geç dönemde problem çıkma ihtimali de her zaman vardır. Ben bu yüzden 11 sene önce burun estetiğini bıraktım; tamamen ilgilendiğim diğer cerrahilere yöneldim. Allahtan, masrafları karşılamak için ameliyat yapma zorunluluğum kalmadı uzun zamandır. Hasta ameliyata uygun değilse olmaz derim. Çevrede (Nişantaşı'nda) garip karşılandığımı biliyorum. Mesela çevredeki başka uzman doktorların "Adamın Nişantaşı'nda muayenehanesi var, burun estetiği yapmıyor. Allah allah..." dediklerini duyuyorum. Bu garip değil, aksine bence gıpta etmeleri gereken bir şey. Sadece ilgilendiğim, en tecrübeli olduğum ve en iyi sonuç aldığım ameliyatları yapma özgürlüğüm var. Kimse beni olmayacak ameliyatları yapmaya zorlamıyor. Deli gibi para kazanacağım diye hırsım da yok. Daha iyisi olamaz..

---

Daha önce bir web sitemde anlattığım bir olaydan da bahsedeyim.

Çalıştığım hastanede bir şikayet kutusu vardı. Bir gün kutuya atılan bir kağıdın kutu içinde açılmış olduğunu gördüm. Yazılanlar okunabiliyordu. Hasta şöyle yazmış: "Bir hastanede kan tahlil cihazı nasıl 2 hafta bozuk olabilir? Neden tamir ettirilmiyor. İki hafta oldu." Ben de olayı merak ettim. Laboratuvara gittim, hastanın şikayetinden bahsettim. Laborant aynen şunları söyledi: "Hocam, aslında o tahlil cihazı bozuk değil. Devlet, hastane ile paket anlaşma yapıyor. Paketteki bazı tahlillerden kar ediyoruz, bazı tahlillerden zarar ediyoruz. O cihazla yaptığımız tahlillerden zarar ediyoruz, o yüzden hastalara cihazın bozuk olduğunu söylüyoruz.." İnanılmaz bir olaydı.. Hastanede tahlil cihazı var, çalışıyor, hastası var, ama devlet yeterli ödeme yapmadığından cihaz çalıştırılmıyor.

---

Son olarak bir olaydan daha bahsedeceğim ama baştan söylemeliyim. Bunu yazdım diye beni taşlamayın lütfen. Ben sadece olaya şahit oldum, olan biteni yazıyorum. Çalıştığım hastanede öğle yemeğindeyiz. Yıl 2004. Laf nereden döndü dolaştı buralara geldi hatırlamıyorum, ama masada 2 radyolog sohbet ediyorlardı. Erkek olan dedi ki "Ben ultrasonda bebekte bir anomali görürsem aileye söylemem. Allah vermiş, o bebek doğacak.." Ortam birden buz kesti. Masadakiler birbirlerine bakakaldı. Kadın radyolog "Olur mu öyle şey! Çocuğun ense kalınlığı fazla ise down sendromlu olma ihtimali fazladır. Bunu aileye nasıl söylemezsin. " Erkek olan yine "Allah vermiş, doğacak o çocuk. Ailesi bir şekilde bakar." Kulaklarımıza inanamadık. Aynı arkadaşın şöyle lafları da vardı: "Süpermeni oynayan oyuncu, filmlerde uçuyordu. Ne oldu? Attan düştü felçli kaldı. Allah çarpar böyle. Allah insanın uçmasını isteseydi, kanatlı yaratırdı. Allaha karşı gelirsen böyle olur." Bu söylenenleri hiç unutmadım. Çok acayip bir hayata bakış açısı. Arada bir haberlerde duyarsınız, aile feryat etmektedir: "Bebeğimiz elleri olmadan doğdu. Hastanede ultrasonda, tahlillerde nasıl anlaşılmaz. Hastaneden davacıyız." Ne zaman böyle bir haber duysam, "Acaba radyolog bebeğin elleri olmadığını gördü de söylemedi mi?" diye içimden geçiririm.

---

Gördüğünüz gibi gerçekten iç karartıcı, berbat bir konuydu.. Neyse yazdım, bitti. Neden yazdım? Bu konuları mezara götürmek istemedim. Bence herkesin bunlardan haberi olması lazım. İmza: 3. sınıf zenci cerrah Dr. Oytun idil..

---

En kısa zamanda "Kardashev medeniyet ölçeği" hakkında bilimsel yazı yazacağım. Stay tuned...

Op. Dr. Oytun İdil

oytunmd@gmail.com

www.bacakestetigi.com

www.peniscerrahisi.com