Artniyet / Ayşegül Sönmez
"Öteki Türkiye", öyle söylüyorlar. Bir de bunun kaşifi biri varmış. Ama ilk keşfeden o değilmiş.
Son keşfeden oymuş. Ben, bu kaşifin her yazısını müthiş bir keyifle okur, onun yazdıklarıyla çok eğlenirim. Yani bu kaşif süper insan. Ama konumuz bu değil.
Hayır ben anlamıyorum tüm bu post-Kipling, post-koloniyel tezlerin nereden geldiğini? Hindistan'da mı yaşıyoruz? Kastlarla mı boğuşuyoruz? Fareler özgür ve inekler kutsal?
Kim bu ötekiler? Ne kadar fakirler hiç mi hiç bilmiyoruz. Ya da bunu biri yazınca niye o insan kara oluyor da Kipling olmuyor bunu da anlamış değilim.
-Öteki Türkiye varmış nerede biliyor musun?
-Şuradan dümdüz git. Orada bir otobüs durağı orada başlar öyle İkitelli'ye, Göktürk Köyü'ne, Alibeyköy'e kadar gider.
Öteki Türkiye'denimBaşladığı yer Mecidiyeköy'de Taşıtlar durağı. Sonrası var ya her yer işte size kısa yoldan "Öteki Türkiye haritası". Öteki Türkiye Mecidiyeköy'de başlar ve devam eder. Ben nereden mi biliyorum? Ben belki de öteki Türkiye'denim. Ya da görev aşkı. Oralarda dolaşırım ya da dolaşmam servisi kaçırırım oradan otobüse bindiğim gibi gazetenin önünde inerim. Öteki Türkiye'yi de avucumun içi gibi bilirim. "Öteki Türkiye"lilerin çoğunun tamam gelir seviyeleri düşük bu grafiklerde var da, okuma yazması olmadığını biliyor musunuz? Bu yüzden hep durakta herkes, hepimiz bir kalabalık aile gibi oluruz. Herkes herkese yardım eder. Gerekirse kendi bineceği otobüsü bu uğurda kaçırır. "Dur amcacım ben seni bindiririm amcacım, ben de o tarafa gidiyorum."
Yani köylerarası ulaşım aracının adı Öteki Türkiye'de otobüstür, at arabası değil, kağnı hiç değil! Çünkü burası şehir görünümde bir köydür. "Dur teyzecim sen nereye? Haaa, Alibeyköy'e. Ama Şemsipaşa'ya mı yoksa Karayolları'na mı? İşte 49M geliyor. Dur ama bir soralım. "Ayy bu gidiyor mu Karayolları'na" Yazıyor görmüyor musun? Görüyorum ama okuyamıyorum... Utangaç bir gülümseme. Şoförun tavrı zaten bıkmışlık, yorgunluk. Bir o kadar da merhametlidir. Kimseye kızmaz. Kızmak için çok geç gibi gelir ona. Ne yapalım bu sefer böyle oldu başka bir cumhuriyet devrimine artık der gibidir.
Köylerarası yolculuk yapanŞimdi ben bu Öteki Türkiye üzerine o kadar çok hikaye anlatırım ki anlatmakla bitmez. Ama ben bunu istemiyorum ki. Ne okumak ne yazmak. Ben hazır ortaya bir laf atılmış Öteki denmiş ben bunu tartışmak istiyorum.
Benim takılı kaldığım konu öteki meselesi. Yani öteki niye öteki? Öteki Türkiye'nin diğer Türkiye'yle olan kültürel ve sosyal bağları... Yani eğer ekonomik anlamda bir Öteki Türkiye varsa; diğer kalan 6.5 milyondan farklı yaşayan, biraz evvel dediğim gibi takılan, yani günün önemli bir bölümünü çalışıp diğer önemli bir bölümünü yol sorarak geçiren, köylerarası yolculuk yapan, bu Öteki Türkiye'nin bağlantısı nedir bu 6.5 milyon insanla?
Serdar Turgut da Kipling'dirÖtekilik sadece gelir düzeyinde mi seyreder araştırmalarda?
Bir de hazır öteki deyip duruyorum. Niye 6.5 milyonun ta kendisi Öteki Türkiye'li olmuyor da çoğunluğu oluşturan gruba Öteki deniyor?
Kavramsal anlamda çoğunluğu oluşturana "öteki" denmez. Öteki, dediğin asimile edilmek istenendir. Örnek: Hindistan'ın yerlisidir. Öteki öyle o kadar çok insan demek değildir. 50 milyon insan ordusuna "öteki" denmez. Denirse o zaman burası Hindistan'dır. Serdar Turgut da Kipling'dir. Gülay Göktürk de post-koloniyel tezler üreten bir düşünce kadını.
Kardeşlik mi barış mıAma varsayalım Öteki Türkiye diye bir şey var. Peki Türkiye ile Öteki Türkiye arasında bağlar var mıdır? Kültürel bağlar. Yani hangi lüks onları birbirlerine öteki demeye vardıracak kadar ileri gitmişse ben de o zaman ikisinin kültürel anlamda aynı olduğunu söylecek kadar ileri giderim. Böylece kaşif-keşfeden meselesi de kendiliğinden ortadan kalkar.
Ne olur? Kardeşlik mi barış mı? Tabii ki hayır. Tartışma çıkar. Ama doğru bir tartışma. Ya da yararlı diyelim. Beyin fırtınası...
Gerillacılığı bıraktıBenim babamın bir arkadaşı vardır. Kendisi Bay Z. Babamın çocukluk arkadaşı eski dava arkadaşı. Bir dönem Karadeniz ormanlarını Bolivya sanmış gerillalık yapmış oralarda. Gerillacılığı bıraktı. Sonra Kapalıçarşı'da derici oldu.
Beni orjinal tezleriyle büyüttüğünü, babam kadar üstümde cümlelerinin etkisi olduğunu itiraf etmeliyim. 80'lerden beri hep aynı şeyleri söyler.
Hep söylediği bir şey vardır:
"Sen ne kadar çok üniversite oku, doktorlar ol, hukuk oku, anayasa profesörü ol. Sen de ülkenin ortalama
eğitim seviyesinin ta kendisisin. Sen de o ortalamadan nasibini almışsındır. İstediğin kadar uğraş dur. Çoğunluğun seviyesi seni bağlar işte bir bağlar ki..."
Çok mu Aristo çok mu kaba geldi? Gelmesin bir düşünün.
Yav sen mi keşfettinŞimdi bu Öteki Türkiye meselesine de Bay Z'nin lafı pek iyi geliyor. Yani Öteki Türkiye'nin kültürel anlamdaki öteki olmayanla ilişkisi aslında ne kadar Öteki Türkiye diye bir şey olmadığını gösteriyor. Ekonomik anlamdaki gelir düzeyi farklılıklarının yarattığı eşitsizlikleri kastetmiyorum. Yalnız buraya dikkat!
Kültürel ve sosyal yani öteki kavramının zaten içine aldığı o birtakım özelliklerden bahsediyorum. Çünkü Öteki dediğiniz zaman gerçekten sıradan bir kurguya sahip roman karşısında rastladığınız a priori lafı kadar ciddi bir şey söylüyorsunuz. İçinde bir sürü felsefi göndermeyi taşıyan.
Ama kimse bunu böyle görmeyip "yav sen mi keşfettin kardeşim bunu biz yıllardır yazıyoruz gibi" tartışmalara giriyor.
Öteki kime denir? Birine öteki dediğin andan itibaren bunun içine ötekinin dinlediği müzik, giydiği kıyafet sosyal alt ve üst kimliği girdiğini "keşfedemeyip" bu "öteki" söylemini tartışamıyor.
Ama Bay Z haklı. Sen istediğin kadar üniversite falan oku, Kuştepe durağındakilere yardımcı olursun hangi otübüse binecekleri konusunda bir de memurun yorgunluğuyla empati yaparsın. Gazeteye otobüsten indiğin gibi gelir, yazını yazarsın.