Editörün SeçtikleriTeleferikli yaylalar

Teleferikli yaylalar

04.07.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

Teleferikli yaylalar

Teleferikli yaylalar

       TRABZON'dan çıktıktan sonra irili ufaklı koy ve yeşilliklerle kaplı Yomra, Arsın, Araklı ve Sürmene'yi geçiyoruz. Yolun sağında 4 eski güzel ev geçmişe özlem ve yıpranmanın hüznüyle, bir zamanlar yalı olduğu Karadeniz'e bakıyor...
Ardından eski saltanatlı günlerinden eser kalmayan, 19 yüzyıl yapısı Memişoğlu konağı! Mimari çizgileriyle göz okşayan bu muhteşem konak terkedildiği için iyiden iyiye yok olmaya başlamış. Dış cephedeki o güzelim işlemeler bir bir dökülmüş, panjurlarından eser kalmamış.
Balıklı mevkiinde, Kastel lokantasının üstündeki kahvenin sahibi ve Memişoğlu'nun akrabalarından Nevzat Yazıcı'yla birlikte konağa giriyoruz. Bizi ilk karşılayan yarasalar oluyor. Korkuyu bir tarafa bırakıp, düşme tehlikesini de göz önüne alarak konağın üst katına çıkıyoruz. Ahşap kapıların bir kısmı olağanüstü işlemeli. Bir kısmının işleri belli ki çalınmış ve geriye "sade" kapılar kalmış! Bazı parçalar ise yerlere atılmış. Ya her odasında sanat şaheseri işlemeleri olan şöminelere ne demeli!
Döner işlemeli tavanı olan ön odaya geçiyoruz. Ana çatı iyiden iyiye açıldığı için o güzelim tavan da yok olmaya başlamış. Oysa Osmanlı - Rus savaşlarında yüzbaşı rütbesiyle katılan kahraman Memişağa bu konağı ne hayallerle yapmış kimbilir.
Kendi bu dünyadan göçtükten sonra vergisi ağır olan konağı istemeden devlete bırakmış akrabaları; kalkamamışlar bu ağır yükün altından. Devlet ne yapmış? Önce Karadeniz Üniversitesi almış, bir süre sonra ya kültür ya da turizm bakanlığına devretmiş. Ya sonrası; terkedilmişlik, sanata ve kültür miraslarımıza saygısızlık yine! Türkiye'nin her tarafında sanata duyulan boşvermişlik işte...
Bahçede 5. kuşak torun Yıldırım Gökalp'ın atası için yaptırdığı yepyeni mezar bile konağa sırtını dönmüş.
İki sene önceki yazımlarımda da benzer sitemleri yaptığım konaktan öfkeyle ayrılıp, Of'dan Uzungöl yoluna giriyoruz. Yol yeşil, yolun kenarı dağlardan akan Haldizen deresinin coşkun sularıyla kaplı. Yılın hemen hemen tüm ayları yağmurlu olan bölgede "kiremitli" bir köprü! İsmi Hapsiyaş; 1935'te yapılmış. Sonra onarım görmüş, ama şimdi yine bel vermiş; ha düştü ha düşecek!
Dernekpazarı ve Çaykara'yı geçiyoruz. Bozuk yol iki yıl içinde bir arpa boyu ilerlememiş. Karşıdan gelen araçlara yol vermek için ya akrobosi yapıyoruz ya da 15 dakika aralıklarla duruyoruz.
Büyük "çabalar" sonucu, bin 90 metre yükseklikte, ormanlarla kaplı bir vadinin ortasında, yamaçlardan kopan kayaların Haldizen deresini doldurmasıyla oluşmuş, 500 metre eninde, 15 metre derinliğindeki kayaç gölünün yanıbaşında; Uzungöl'deyiz.
Türlü çeşitli ağaçların birbirleriyle barışık yaşadığı, beton evlerin yüzlerinin ahşapla kaplandığı Uzungöl'de yine yağmur ve sis var. Ama doğa o kadar güzel ki, yağmur bile keyfimizi bozmuyor.
İnan tesislerine geldiğimiz zaman, 22 yıldır doğal yapıyı bozmamak için büyük özen gösteren ve Haldizen deresinin yanıbaşında çok güzel bir motel yapan Dursun Bey'le kucaklaşıyoruz.
Uzungöl'ü Uzungöl yapan Dursun Bey'in öyküsü de çok ilginç.
Yıl 1965. Dursun İnan 20 yaşında. Ekmek parası kazanmak için Almanya'ya gitmiş. Ama yapamamış yad ellerde, içine memleket hasreti düşünce tası tarağı toplayıp Türkiye'ye dönmüş.
Yıl 1973. Doğa hayranı olan Dursun Bey dış ülkelerde görüp, hayran olduğu ahşap evleri kendi köyünde de uygulamak istemiş. Köylü deli gözüyle bakmasına rağmen o hayallerini gerçekleştirmiş. Bungolovlar bitip, yabancılar akın etmeye başladığı zaman köylü yine öfkelenmiş; "Turist kadınları niye getirdi" diye. O ise söylenenlere gülüp, geçmiş. Yani Uzungöl onunla doğmuş, onunla büyümüş. Zamanında onu eleştirenler ise şimdi onun izinden gitmiş.
Geçen zaman içinde neler yaptığını soruyoruz Dursun Bey'e.
Bir ahh çekip, "Hayaller biter mi" diye söze başlıyor ve arkasından ekliyor bu doğa dostu insan;
"Hayalle gerçeğe ulaşılır. Şimdi ki hayalim yaylalar arasında dolaşan bir teleferik."
Teleferikten bahsederken ibadet yapar gibi bir hisse kapıldığını söyleyen Dursun Bey, heyecanlanıyor birden:
"Düşünün buraları kışın karlı, yazın çimene boğulur. Yani 12 ay doğayla kucak kucağasınız. Ah bir teleferik olsa, ama çok para lazım. Devlet yapar mı bilmem ama biz Bursa, İstanbul ve Almanya'da Uzungöl dernekleri kurduk. Teleferik için para toplamaya başladık bile. 10 sene daha yaşarsam bu işi gerçekleştireceğime inanıyorum."
Ben ise 54 yaşındaki bu güzel insanın heyecan ve azmi sayesinde teleferiğin yaylalar arasında dolaşacağına yürekten inanıyorum. Biliyorum ki bu doğaya saygılı, inatçı Karadenizli bu işin de üstesinden gelecek.
Yayla tereyağında kızaran alabalıklarımızı yedikten sonra suyun yanı başındaki odama gidiyorum. Hava yağmurlu, hava soğuk. Radyotörü yaktıktan sonra battaniyeye sarılıp, uyuyorum. Oysa İstanbul, Ankara, İzmir yanıp, kavruluyor; biliyorum.
Sabah erken Dursun Bey'le doğa yürüyüşüne çıkıyoruz. Kırlarda çiçeğin her çeşidi, yeşilin her tonu ve dağlardan gürül gürül sular akıyor. Ötesi Haldizen yaylası, daha da öteye Bayburt var.
Sis inceden inceye kendini göstermeye başlıyor yeniden. Foto muhabiri arkadaşımın soyadı Dumanlı, hava da "dumanlı" olacak elbet. Belki de açılır umuduyla Dursun Bey'den aldığımız rotaya göre Uzungöl'den ayrılıp, Çaykara'dan Ataköy'e doğru tırmanıyoruz. Gittikçe bastıran sis önümüzü görmemizi bile engelliyor. Biraz çobanlara, biraz yolda tek tük rasladığımız köylülere sora sora Sultan Murat yaylasındayız artık. Oysa hayalimizde Limon suyu, Kemer, Filez ve Kuşmer yaylaları da vardı. Ama "duman" geçit vermediği için yemeğimizi yedikten sonra, geri dönüşe geçiyoruz.
Sis bu, yol ayrımlarını karıştırıyoruz. Nereye gidiyoruz, doğru yolda mıyız; artık kimselere de yok yollarda. Bu yöreyi "sular seller" gibi bildiğini söyleyen sevgili şoför arkadaşımız Mehmet, "Abla yol projesini yanlış yapmıyoruz değil mi?" diye soruyor. "Ya sabır" diyorum. Allahtan Acısu yollarında duyduğumuz heyecanı yaşamıyoruz, çünkü benzinimiz var. Birden sis açılıyor; Yine yeşil denizi, yine o güzel tahta yayla evleri. Yol manzaraları dayanılmaz güzel; romantik mi romantik. Yeşilden gökyüzünü bile gözükmüyor. Karşımızda Beşköy ilçesi var ve yolun sonunda Adnan Kahveci'nin memleketi Köprüpaşı'na ulaşıyoruz. Kısmet bu; Çaykara'dan girip, Sürmene'den çıkıyoruz!
YARIN: İYİDERE VE ANZER


KUTULAR....KUTULAR...
* Sultan Murat Yaylası'na gittiğiniz zaman çok konforlu, tertemiz bir otel sizi karşılıyor. Yaylaya hakim yerde yapılan Taşkın Otel'de kendin pişir, kendin ye servisi de var. Tel: 0 462 326 93 35.
* Uzungöl'de kalınacak bir çok tesis var. İçinden Haldizen deresinin de aktığı İnan tesisleri ise en güzeli. Tel: 656 62 97. Göl manzaralı Aygün Motel'de Avusturya tipi 7 bungolovun kimi tek, kimi iki katlı. Hepsi de zevkli döşenen odalar birbirinden güzel. Tel 656 60 42. Diğer tesisler Sezgin 656 61 75, Önal 656 60 74, Keleş 656 63 21, Özkan 656 61 97, Cennet 656 64 09.
* Kofoğlu tesislerinde bilardo, masa tenisi ve kır lokantası var. Gölün yanı başındaki Kofoğlu'nda o yemyeşil dağlara bakarak alabalık ya da et yiyebilirsiniz. Çaykara Tur'un da sahibi Murat Sarıoğlu bütün yaylalara gezi düzenliyor.
* Rize'de konaklamak isterseniz Dedeman deniz kenarında. Tel: 0 464 223 53 44. Üç yıldızlı Asnur Otel'de şehir içinde, tertemiz. Tel: 214 17 51.
* Dedeman'ın 50 metre uzağında, Of'lu Vedat'ın "Beyaz Saray" bahçeli lokantasında balığın ve mezenin tazesini bulabilirsiniz. Vedat Bey'in sohbetine de doyum olmuyor. Tel: 0 464 311 35 94.
* Memişoğlu Konağı'nın yanıbaşında, Sürmene'ye yakın Balıklı mevkiinde, eski gazeteci Turgay Saral'ın işlettiği Kastel Lokantası deniz kenarında ve çok güzel. Tel:0 462 752 21 18.

Vücut Kitle İndeksi Hesaplama

Sağlığınızı kontrol altında tutmak için Vücut Kitle İndeksi (VKİ) hesaplama aracını deneyin!

VKİ HESAPLA
KEŞFETYENİ
Devrim Özkan'ı çabuk unuttu! Yeni aşk resmen belgelendi
Devrim Özkan'ı çabuk unuttu! Yeni aşk resmen belgelendi

Cadde | 19.05.2025 - 07:06

Ünlü oyuncu Devrim Özkan'dan ayrıldıktan sonra adı sosyal medya fenomeni Duygu German'la anılan Galatasaray'ın yıldız futbolcusu Lucas Torreira'nın aşkı Galatasaray kutlamalarında ortaya çıktı.

Yazarlar