Editörün Seçtikleri Yaratıcı İSYAN

Yaratıcı İSYAN

29.10.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Yaratıcı İSYAN

Yaratıcı İSYAN


Okuldaki sakal yasağını beyaz yakalı formalarla protesto eden üniversiteliler, son derece özgün bir eyleme imza attı


       ‘Daha dün annemizin kollarında yaşarken" şarkısı Mimar Sinan Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nde (MSÜ) okuyan bir grup öğrenciye yıllar sonra ilham kaynağı oldu. Sakallı arkadaşlarının okula girmesine izin vermeyen YÖK ve okul yönetimine karşı ilginç bir protesto gösterisi yapan öğrenciler, beyaz yakalı önlükler giydiler. Böyle bir eylemle karşılaşacaklarını tahmin etmeyen polis ve okul yönetiminin şaşkın bakışları arasında şarkı söyleyip hizaya giren MSÜ Fen Edebiyat Fakültesi öğrencileri, tarihe yaşları hayli geçkin ilkokul öğrencileri olarak geçtiler.
       Ampul, İstatistik Bölümü’nden Özgür Bayburt’un kafasında yanmış: “Madem tek tip insan olmamızı istiyorlar, biz de onların dediklerini yapalım dedik; ilkokul forması giymek amacımıza en uygun olanıydı. Ne de olsa bize yaşımız yedi ya da sekiz gibi davranıyorlar. Niye bizi bu halde görünce şaşırdılar ki?.." Bu ilginç protesto, beklenen sonucu vermiş. Öğrenciler artık sakallarıyla okula girmenin keyfini çıkarıyor.

       Medyatik oldular
       İlginç eylemleriyle daha uzun süre konuşulacak gibi görünen öğrenciler, medyanın önemini fark etmişler. “Ne zaman basın işe el atsa işler kolaylaşıyor" diyen Cengiz Bazlı, eylem yapacaklarını gazetelere, televizyonlara, hatta internette bile duyurduklarını anlatıyor:
       “Üniversitemizde uygulanan sakal yasağı gerçekten çağdışı. Aslında sorunumuz sadece sakal da değil. Sistemin işleyişine karşıyız. Bilimle uğraşmak varken niye saçma sapan ayrıntılarla kendimizi yoralım ki? Bu eylem için, ‘ne yapabiliriz’ diye düşündük. Coplar işin içine girsin istemedik. Şiddete herkes gibi karşıyız. Tek tip insana, tek tip üniformayı uygun gördük."

       Eylem üniformaları
       Sanat Tarihi üçüncü sınıf öğrencisi Derya Divrikli eylem üniformalarını okula nasıl soktuklarını şöyle aktarıyor::
       “Bir arkadaşımızın babası konfeksiyoncu. Gidip o meşhur mavi kumaşları satın aldık, önlükleri diktirdik. Sağolsun amca bizden para da almadı. Esas sorun sonra başladı. Bu önlükleri okula nasıl sokacaktık? Biz de fakültenin arka camından -Yanında da DGM var!- içeri attık. Biz ön kapıdan bir şey yokmuş gibi girip kantinde giyindik. Hizaya girdik ve ‘daha dün annemizin kollarında yaşarken’ şarkısıyla yürümeye başladık..."
       Böyle bir protesto gösterisiyle karşılaşan polis, gülsün mü, müdahale mi etsin, şaşırıp kalmış.
       Sinem Göçmener o anı şöyle anlatıyor: “Polisler donakaldı. Aralarında geçen konuşma çok komikti. Telefonla amirini arayan bir polis ‘amirim bunlar önlük giymiş, ne yapalım" diye sordu. Aldırmadan hazırladığımız metni okuduk. Git gide kalabalık olduk. Bir araya gelmenin gücünü birbirimize verdik. Bizi sanallaştıramazlar, hele içimizi hiç boşaltamazlar. Sonuçta isteğimizin bir kısmına ulaştık."

       Devamı gelecek
       “Sonuca bakınca, bu protestonun amacına ulaştığını söyleyebiliriz. Peki diğer sorunlar ne olacak?"
       Cengiz Bazlı’nın, diğer sorunları Derya Sivrikaya dile getiriyor: “Bizden istenilen, düşünmeyen, üretmeyen, yasaklar ve kurallar çerçevesinde yaşayan insanlar olmamız. Peki niçin üniversiteye geldik o zaman? Esas olan özgür düşüncenin üretilmesidir. Bunlar yıllardır söylendiği için artık sorun bile sayılmıyor.

Yazarlar