25.09.2020 - 22:02 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
Doğu Akdeniz'deki gerilimin masaya taşınmasıyla Türkiye ve Yunanistan arasında istikşafi görüşmeler beklenirken, ABD'den gece yarısı sürpriz bir adım geldi.
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Steven Bigan, Türkiye'den Doğu Akdeniz'deki 'provokatif' deniz operasyonlarına son vermesini ve tansiyonu düşürmesini istedi. Ankara üzerinde Doğu Akdeniz'deki hamlelerini durdurması için ısrarcı olduklarını savunan Bigan, halihazırdaki tablodan ise memnuniyet duyduklarını aktardı.
Washington yönetiminin Türkiye ve Yunanistan arasındaki ikili görüşmelerin başlamasını umduğunu belirten Dışişleri Bakan Yardımcısı, krizin çözümü için tek yolun diplomasi olduğunu söyledi.
ABD'nin krizdeki safını iyice açığa çıkaran hamlesi ise, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Atina'yı ziyaret edeceğinin resmen duyurulması oldu.
Silah ambargosunun kaldırılmasından günler sonra, 12 Eylül tarihinde Güney Kıbrıs'a sürpriz bir ziyarette bulunup destek veren Pompeo, bu kez 27 Eylül tarihinde Atina'ya iniş yapacak. ABD Dışişleri Bakanlığı, Pompeo'nun Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis ve Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile görüşeceğini açıkladı.
Resmi açıklamadaki en dikkat çekici yer ise, görüşmelerde 'ABD’nin Doğu Akdeniz’de güvenlik, barış ve refaha olan ortak adanmışlığının tazeleneceği ve son yılların en iyi şekilde seyreden ABD-Yunanistan ilişkilerinin kutlanacağı' cümlesi oldu.
Selanik ve Girit’e gidecek olan Pompeo, Yunan yetkililerle teknoloji ve bilim alanlarında anlaşmalar imzalayacak. Girit Adası'ndaki en önemli ziyaret noktası ise, Suda Hava Üssü.
Doğu Akdeniz krizi sürerken söz konusu üsse Yunanistan'ın müttefikleri Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne ait savaş uçakları indi, Türkiye'ye karşı tatbikatlar yapıldı.
Ayrıca Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, 15 Ağustos'taki milli bayramda yine Suda Hava Üssü'nü ziyaret edip askerlerle birlikte poz verdi.
Pompeo'nun iki günlük ziyaretinin Ankara'ya açık bir mesaj olduğunu yazan Yunan medyası, Washington ve Atina arasında yeni silah anlaşmaları yapılabileceğini belirtiyor.
Yunan medyasında göze çarpan bir başka haber, Amerikan Washington Post'ta David Ignatius imzaszıyla yayımlanan bir makale. Makalede, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bölgesel güç oyununda Trump'ı bile aşağıladığı ileri sürüldü.
Türkiye'nin süper güçleri rahatsız eder bir şekilde bölgesel hakimiyet istediğini savunan Washington Post makalesinde, "Kriz iki ülkeyi silahlı çatışmanın kıyısına getirdi... Her iki taraf da Doğu Akdeniz’e kıyısı olan devletlerle anlaşmalar yaparak pazarlık güçlerini arttırmayı deniyor. Türkiye Libya ile, Yunanistan da Mısır ile bunu yapıyor" denildi.
Washington Post'taki yazıda, Yunan Başbakanı Kiryakos Miçotakis "10 yıl önce borç batağına ve politik bölünmeye saplanmış, çekici bir politik figür" cümlesiyle tanımlandı.
Açık şekilde Yunanistan'a destek veren ABD'nin geçtiğimiz haftalarda dikkat çeken adımlarından biri, Yunanistan'la ortak girişilen tatbikatlardı.
ABD'nin Atina Büyükelçisi Jeffrey Payat, tatbikatlardan birini Yunanistan Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros ile birlikte izledi, savaş uçağına bindiği fotoğrafları Twitter hesabından paylaştı.
Yunan basınında ise bugün yine manşetler Türkiye. Kathimerini gazetesi, 'Türkiye Yunan adalarının silahsızlandırılmasını masaya koyuyor' başlığını kullandı.
Ankara'daki Milli Güvenlik Kurulu toplantısını haberleştiren gazete, Türkiye'nin istikşafi görüşmelerde birçok Yunan adasının silahsızlandırılmasını isteyeceğini yazdı.
Kathimerini'ye göre, söz konusu resmi açıklamada ismi zikredilmese de vurgulanan ilk yer, Kaş'ın karşısında yer alan Meis Adası.
Ta Nea gazetesi ise uzun analizini 'Erdoğan-Miçotakis'in diplomasi maratonunda beklenenler: Ankara ne arıyor, Atina ne yapıyor?' başlığıyla sundu.
Süreci özetleyen Ta Nea, Ankara'nın Atina'yı Lozan Anlaşması'nı ihlal etmekle suçladığını ve öne çıkan başlığın ise Limni (Limnos) gibi Ege Denizi adalarının silahsızlandırılması olduğunu bildiriyor.
Yunanistan'ın bir sonraki adımı ise gazeteye göre, tarafların diyalog olasılığı için ortak bir zemin arayışında olacağı yönünde. Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, başından beri kuralların pazarlıkla değil tartışmayla belirleneceğini düşünüyor.
ABD Jeolojik Araştırma Merkezi'nin (USGS) 2010 yılında yaptığı bir araştırmaya göre, Doğu Akdeniz'in Levant Havzası bölümünde tahmini 1,7 milyar varil geri kazanılabilir petrol ve 122 trilyon kübik fit gaz var."
Türkiye'nin Mayıs ayı sonunda Akdeniz'deki yeni ruhsat başvurularını Resmi Gazete'de yayımlaması ve Dışişleri Bakanlığı'nın Twitter hesabından paylaşılan haritalar, Yunanistan'ı paniğe sürükledi. Uluslararası destek arayışına giren Atina yönetimi, Girit ve Rodos açıklarında müttefikleriyle tatbikatlar yaptı.
Türk Dışişleri, bu hafta başında ise Ankara'nın Birleşmiş Milletlere (BM) bildirdiği Doğu Akdeniz'deki deniz sınırları içinde Oruç Reis sismik araştırma gemisinin faaliyet yürüttüğü bölgeyi gösteren haritayı paylaştı.
Twitter hesabında haritaya yer veren Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdürü Büyükelçi Çağatay Erciyes, "Yunanistan ana karasına 580 kilometre uzaklıktaki Kastellorizo (Meis) adlı 10 kilometrekarelik Yunan adası nedeniyle Yunanistan, 40 bin kilometrekare deniz yetki alanı talep ederek, Oruç Reis'i durdurmaya ve Doğu Akdeniz'i Türkiye'ye kapatmaya çalışmaktadır" dedi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın yaptığı resmi açıklamada ise, Yunanistan'ın diyalog şansını kendi elleriyle kenara ittiği belirtilerek "Bölgedeki askeri varlığımız, herhangi bir tırmanmaya yol açma hedefi taşımamakta olup, tamamen, gerekmesi halinde meşru savunma hakkını kullanmaya yöneliktir. Sivil bir gemimize askeri müdahalede bulunulmasına tabiatıyla izin verilmeyecektir" denildi.
Yunanistan'ın Mısır ile 6 Ağustos Perşembe günü imzaladığı deniz yetki alanlarını belirleyen anlaşma, Türkiye ile Yunanistan arasındaki müzakerelerin yeniden askıya alınmasına neden oldu. Anlaşma, Girit ve Rodos adalarının kıtasahanlıklarının kısmen kullanılması şartıyla Mısır'ın kıtasahanlığı ile dikey bir koridor oluşturulmasını hedefliyor.
BBC Türkçe'nin haberine göre, Ankara'nın 'korsan' olarak tanımladığı anlaşmanın resmiyet kazanabilmesi için, iki ülke parlamentolarında onaylanması ve ilgili koordinatların Birleşmiş Milletler'e sunulması gerekiyor.
Türkiye ise, anlaşmanın ardından Oruç Reis araştırma gemisinin sismik çalışmalar için Akdeniz’e açılacağını, Pazartesi günü yayımladığı bir NAVTEX ile duyurdu. 10-23 Ağustos arası geçerli olacak NAVTEX kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait iki savaş gemisi de Oruç Reis’e eşlik ediyor. Yunanistan da aynı gün aynı bölge için NAVTEX ilan etti ve Türkiye'nin duyurusunun yasa dışı olduğunu kaydetti.
Almanya'nın başlatması beklenen arabuluculuk girişimi, Yunanistan’ın Mısır ile anlaşma yapması, Türkiye’nin de gemilerini yeniden ihtilaflı bölgeye göndermesi ile daha başlamadan son bulmuş oldu. Her iki tarafın denizde ve havada askeri varlıklarını artırıyor olmaları bölgedeki gerginliğin sıcak çatışmaya kadar varması riskini de beraberinde getiriyor.
Ege Denizi’nden kaynaklanan kıta sahanlığı, karasuları, adaların statüsü ve hava sahası hattı gibi konularda on yıllardır süren anlaşmazlıkların, özellikle son bir yılda Akdeniz’e de yayılması Ankara-Atina hattında çok daha sert bir sürecin başlamasına neden oldu.
Türkiye, 27 Kasım 2019’da Libya ile imzaladığı Deniz Yetki Alanlarını Sınırlandırma anlaşması ile Yunanistan’ın Girit, Karpathos ve Rodos adalarının güneyinde kalan bölgeyi kıta sahanlığı kapsamında gördüğünü ilan etmiş ve bu anlaşmayı BM’ye kaydettirmişti. Anlaşmanın uluslararası hukuka göre bir geçerliliği olmadığını savunan Atina, 1982 tarihli Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre adaların kıta sahanlığı hakları olduğunu, Türkiye’nin ortaya koyduğu haritanın Yunanistan’ın egemenlik haklarını çiğnediğini ilan etmişti.
Avrupa Birliği (AB) de Yunanistan’ın açıklamalarını desteklemiş, Türkiye’nin 'yasa dışı' olarak tanımladığı hidrokarbon çalışmalarını durdurmasını talep etmişti. Siyasi alanda yaşanan bu gerilime rağmen, 2019’un ikinci yarısından itibaren Ankara ile yeni kurulan Atina hükümeti arasında diyalog kanalları açık tutuldu. Ancak Yunanistan’ın Fransa ile Türkiye arasında son dönemde giderek gerilen ilişkileri kendi lehine kullanma çabası ve başta AB olmak üzere uluslararası platformlarda köşeye sıkıştırmaya çalışması Ankara’nın tepkisini çekti.
Türkiye, Yunanistan’ın Kıbrıs Rum tarafı ile Akdeniz’deki diğer kıyıdaş ülkeler Mısır ve İsrail ile hidrokarbon faaliyetlerini devam ettirmesi, bunu yaparken de Türkiye ve Kıbrıs Türkleri’nin çıkarlarını göz ardı etmesine tepki duyarak pozisyonunu sertleştirdi.
Türkiye, 13 Temmuz’da Fransa’nın girişimiyle toplanan AB Dış İlişkiler Konseyi toplantısından bir hafta sonra 21 Temmuz’da 'denizcilere duyuru' anlamına gelen ilk NAVTEX’ini yayınladı ve Oruç Reis araştırma gemisinin Türkiye’nin BM’ye bildirdiği kıta sahanlığı sınırları ve 2012 yılında TPAO’ya verilen ruhsat sahaları içinde kalan bölgede sismik araştırmalar yapacağını ilan etti.
Yunanistan ise Türkiye’nin araştırma yapacağı alanların kendi kıta sahanlığı içerisinde olduğunu açıklayarak, sert tepki vermişti. Egemenlik haklarını koruma konusunda geri adım atmayacağını bildiren Yunanistan’ın teyakkuza geçerek bölgeye savaş gemilerini göndermesi, bunun üzerine Türk Deniz Kuvvetleri’nin Oruç Reis’e sağlanan güvenliği artırması bir anda sıcak çatışma tehlikesinin doğmasına yol açmıştı.
Taraflar arasındaki gerginlik, AB Dönem Başkanı sıfatıyla devreye giren Almanya Başbakanı Angela Merkel’in 22 Temmuz’da Erdoğan ve Miçotakis ile telefonda görüşmesi üzerine yatışmıştı. Ancak Ankara ve Atina arasında yeni bir diyalog sürecinin ilan edilmesinden bir gün sonra Yunanistan ile Mısır arasındaki deniz yetki sınırlandırma anlaşması imzalandı. Anlaşmanın 6 Ağustos’ta ilan edilmesinin hemen ardından Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Yunanistan-Mısır anlaşmasının 'yok hükmünde' olduğu çünkü iki ülkenin deniz sınırı olmadığı kayda geçirildi.
Yunanistan-Mısır anlaşmasına siyasi tepkinin ardından Türkiye'nin ilk somut tepkisi, 10 Ağustos sabah saatlerinde yayınlanan NAVTEX ile verildi. Duyuru, Oruç Reis gemisi ile ona eşlik edecek Ataman ve Cengiz Han gemilerinin 23 Ağustos’a kadar çalışacakları alanların koordinatlarını kayda geçirdi. Türkiye’nin NAVTEX’inden sadece saatler sonra Yunanistan da bir deniz duyurusu yayımladı ve Türkiye’nin ilan ettiği alanların Yunanistan kıta sahanlığı içinde olduğunu, dolayısıyla Türkiye’nin NAVTEX’inin yasa dışı olduğunu savundu.