STİGMA - COVİD 19

STİGMA COVİD-19

Dünya, covid-19 salgın fotoğraflarıyla sarsılırken, medya iletişim kanalları bizi çok farklı bilgilerle bombalamakta… İnsanlığın ne kadar çaresiz olduğu bilimin ve aklın sınırlarının zorlandığı bir noktada dünya. Dünya devi kabul edilen Amerika’nın kalbi New york’ tan gelen ve bir sağlık çalışanının ölümler karşısında çaresiz kaldığı haberler oldukça çarpıcı. Çin, İtalya, İspanya, İran ve tüm dünyadan gelen fotoğraflar aslında salgın karşısında insanlığın çaresizliğini gözler önüne serdi. Bu salgın fotoğrafları, beni hafızamdan silinmeyen bir fotoğrafa götürmekte… Bu fotoğraf Dorothea Lange’ in ’Göçmen Anne’ fotoğrafıdır. 1929 yılında başlayan ve 1930 yılında kendini iyice hissettiren büyük ekonomik krizin sembolü olan fotoğraflarından biridir bu fotoğraf. Bu fotoğraf, yaşanan buhranı en iyi belgeleyen fotoğraflardan biri olmuştur. Dorethea Lange’ın fotoğrafı, sosyal belgesel alanında öne çıkarak dünya üzerindeki krizlerin ve çaresizliğin ifadesi olmuştur. ‘Göçmen Anne’ fotoğrafına konu olan anne, 32 yaşında çocuklarıyla beraber açlık sınırında yaşamaya çalışan genç bir annedir. Çadırda sürdürdüğü hayatını, iki tarafında kendisine sığınan çocukları ve kucağında uyuyan bebeği ile bir kompozisyon olarak fotoğraflanmıştır. Büyük krizin izlerini, yüzündeki kırışıklıklarla, yorgun yüzü ve umut ışığı olmayan gözlerinde taşımaktadır…

Haberin Devamı

Dünyada yaşanmış olan en büyük ekonomik kriz olarak kabul edilen, bu ekonomik kriz, “Büyük Buhran” özellikle, Kuzey Amerika ve Avrupa merkezli olmasına rağmen, dünyanın tümünü etkisi altına almıştır. İnsanlar açlığa mahkum oldular. Açlığa sürüklenen insanlar sebze ve meyve yetiştirerek; hayatta kalma ve ölüm kavramları ile sert bir şekilde yüzleştiler. Paranın yerini takas yöntemi ile alış-veriş aldı. İnsanlar takas yaparak, çökmüş olan sistemin enkazı altında yaşama tutunmaya çalıştılar. Bazıları ise bu mücadeleye dayanamayıp intihar etti.

İnsanlar sadece maddi güçlerini kaybetmediler. ‘Büyük Buhran’ insanların, sosyal konumlarını, sağlıklarını ve en önemlisi de ruh sağlıklarını kaybetmelerine sebep oldu. 1930’lar dünyasına bakıldığında, 1929 ekonomik krizinin, insanlık tarihini etkileyecek boyutlara vardığı görülmektedir. 1930’lu yılları tamamen etkisine almış olan bu büyük krizin sonrasında, insanlık sıfırı tüketmiş, madde olarak bitmiş, sistem, açlığa mahkum edilmiş insan toplulukları yaratmıştır. Bu yüzden dünyayı sarsan krizlere, sadece ekonomik değil, sosyal, politik, psikolojik bir olgu olarak geniş ölçekte bakma gerekliliği vardır. Menşei ne olursa olsun dünya üzerindeki krizler ve krizleri idare etmek için alınan tedbirler, bazı devletleri ve toplumları fırsatları iyi değerlendirerek kötü durumu daha ucuz atlatmaya, bazı devletleri ve toplumların ise daha karanlık bir alana taşınmasına sebep olacaktır. Yönetimin yanlış aldığı kararların, bedelini o coğrafyadaki insanlar canlarıyla, mallarıyla ödeyecektir. İnsanlık bugünlerde küresel bir kriz ile burun buruna gelmiştir. Aslında uzun zamandır ekonomik tandanslı kriz beklenen dünyada; ekonomik kökenli olmayan bu salgın hastalık, dünyayı ekonomik, psikolojik, sosyal, kültürel ve birçok açıdan test etmektedir. Tüm dünya ve insanlık, bu virüsün aynalık görevini yerine getirmesi sonucunda, kendi gerçekleriyle yüzleşme fırsatı bulacaklardır. Covid- 19 hastalığının ortaya çıkma ve yayılma şekli, bu neslin şu ana kadar gördüğü en büyük kriz olarak kabul edilmektedir.

Haberin Devamı

Dünya üzerinde virüsün yayılma şeklinin hızı ve virüsün tanımlanmasındaki sıkıntılar, devletlerin, hükümetlerin hastalığı karşılama ve durum değerlendirmesini yapma şekli o sınırlar içerisinde yaşayan insanları bir şekilde olumlu ya da olumsuz etkilemektedir. İngiltere’nin önce virüsü kendi haline bırakarak, virüsün kontrollü yayılması planını yürürlüğe koyup, daha sonra gidişatı kontrol edemeyeceklerini gördüklerinde de alel acele tedbirleri almaya başlamaları bu süreçte başarısız bir planlama yaptıklarını gözler önüne sermiştir. Aynı şekilde Amerikan başkanı Donald Trump, hastalık, dünyaya yayılırken covid-19’u ‘grip’ olarak nitelendirdi. Covid-19 virüsünün zannedildiğinin aksine bir performansla Amerika’da yıkıma başladığında, yaptığı konuşmalarda, yanıldıklarına dair bir açıklama yaparak aslında bu salgına hazırlıksız yakalandıklarını itiraf etmiş de oldu. Burada salgın sürerken devletlerin, hükümetlerin alacakları kararlar yerinde ve geniş perspektifte verilmiş olursa, gelecek dönemin alt yapısı da hazırlanmış olacaktır. Burada belki şu değerlendirmeyi yapmak doğru olacaktır. Amerika ve Avrupa bu salgında, başlangıç için doğru kararları alamamış olup, sistemlerinin ve alt yapılarının gelecek dönemler için de sıkıntıya sokacak hamleler yapmışlardır. Bu öngörüyü, zaman içerisinde dünya hep birlikte yaşayıp, görecektir…

Haberin Devamı

Yapılan çağrılar sonucu dünya bir karantina alanına dönüştü. Sosyal mesafeyi korumayla ilgili çalışmalar yapan ülkeler milyonlarca insanın kendisini izole edip evlerine girmesini istedi. Bunun sonucu olarak insanlar işlerini devam ettirebilmek için uzaktan erişim ve teknolojinin olanaklarını kullanmaya başladılar. Normal şartlarda eğitim sisteminde ve pek çok alanda uzaktan erişim tasvip edilmeyip, benimsenmekten uzak bir alan olarak görülmektedir. Fakat çaresiz kalan sistem, tüm imkanlarını seferber edip, dijitale teslim olma yoluna girmiştir. Bu durumun olumlu ya da olumsuz birçok sonucu vardır. Olumlu olarak düşünülürse insanlar işe giderken, kaybettikleri zamanı kendilerine döndürmüşlerdir. Trafik ve kalabalık yaşamın stresinden de uzaklaşmış da sayılabilirler. Karantina ile birlikte, Dünyada özellikle Çin’de hava kirliliğine dair iyi haberler gelmeye de başladı. Hindistan’da misk kedisi gibi nesli tükenmeye yüz tutmuş canlıların ortalıkta görünmeye başladığını, insanların dolaşamadıkları şehirlerde dolaştığı görüntülerini görüyoruz. İnsanların eve girmesi ile birlikte bir anlamda dünya ‘detoks’ yapıyor diyebiliriz. Doğa, şehirler ve dünya daha rahat nefes almaya başladı. Olumsuz olarak düşünüldüğünde dijital ve uzaktan erişim insan yaşamında her şeyi birbirinin içine sokmuş durumda. Ev, iş, çocuklar ve aile üyeleri ile ilgili düzenlemeler yapılmaz ise ve sınırlar iyi çizilmezse bireyin sıkıntı çekeceği bir süreç yaratılmış olur. Asosyal bir yaşamın kapısını aralamakta bu teknolojik samimiyet. Uzun vadede, uzaktan erişimin insan hayatına hem avantaj sağlayacağı hem de dezavantaj oluşturacağı görülmektedir. Devletlerin bu hastalıkla ilgili data, bilgi, teçhizat ve tüm imkanlarını ortak bir fayda sağlamak üzere kullanmaları gerekmektedir. Bu aslında tüm sürecin en önemli noktalarından biri. Hastalık sürecinden en çok etkilenen ülke olarak sivrilen İtalya, üyesi bulunduğu Avrupa birliğinden herhangi bir destek göremezken, hastalığın çıkış noktası olan Çin’den destek gelmesi çarpıcı bir gelişme olarak görülmektedir. Çin sağlık ekibi, 31 tonluk ekipman ile birlikte yardım etmek üzere, hastalığın kontrol edilemediği İtalya’ya yardıma koştu ve tüm dünya heyecanla bunu izledi. Dünyanın en yıkılmaz ve güçlü sistemi olduğu düşünülen Amerika'nın bu salgın sırasında süreci iyi yönetemediği tartışılıyor. Aşı ile ilgili çalışmalar yapan Alman ilaç şirketine yüksek meblağlar teklif ederek, aşıyı satın almaya çalışması. Başka ülkelere gönderilen ekipmanlara modern korsanlık yaparak, kendi ülkesine döndürerek sahip çıkması. Aynı yolu yürüdüğü ülkelere sırtını dönmesi, süreçte tamamen kendi menfaatlerini gözeterek ilerlemiş olması. Amerika’nın, bu süreçte dünyaya sorumluluklarını yerine getiremediğini ve liderliğini yapamadığını söyleyebiliriz.

Avrupa Birliği açısından bakıldığında sadece İtalya için değil, tüm Avrupa’nın kendi sınırlarına çekildiği bir döneme şahit olunduğu ve ’Birlik üyesi ülkelerin’ kendi kaderlerine terkedildiği, sistem adına pek umut veren bir uygulamanın varlığından bahsetmek pek mümkün olmamıştır. Özellikle İtalya ve İspanya bu salgından çok yara alarak çıkacak gibi gözüküyor. Bu salgın bittiğinde de bu ülkelerin seslerini yükseltmeleri ve Avrupa Birliği ile ilgili zorlu bir süreci başlatacakları muhtemeldir.

Salgın, dünyada yeni bir jeopolitik parçalanma, yeni bir düzen ve yeni bir ekonomik sistem getirecek gibi gözüküyor. Küresel düzenin temel unsurlarında köklü bir değişimin ortaya çıkması artık kaçınılmaz gözükmektedir. Ekonomiler küçülecek, hatta ülkeler kendi iç dünyalarına dönmeye eğilimli olacaktır. Küresel ticarette ciddi şekilde kırılmalar yaşanacak ve mevcut olan pazarlar kaybedilecektir. Bu salgın ülkelere şunu gösterdi, kendi iç üretimlerine öncelik vermenin ne kadar önemli olduğu gerçeğini. Hükümetler ve şirketler, üretimlerini ülkelerine geri getirme hazırlıklarına başlayacaklardır. Dünyanın bu virüsten sonra, bu senaryolara daha hazır bir hale gelmesi için tüm ülkelerin, işbirliği içinde çalışması gerektiğinin deşifre olduğu bir salgın yaşanıyor. Hiçbir şeyin göründüğü kadar güçlü ve sistemli olmadığını küçücük bir virüs, dünya halklarına sert bir şekilde gösterdi. Bilinendünya düzeninin, yeni bir düzene evrileceği çok uzak olmayan bir gerçeği işaret ediyor. Dünya için stigma covid-19 ile başlamış oldu.

Dünyada, 1918-1920 yılları arasında ‘İspanyol gribi’ adı verilen salgın hastalıktan milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir. Sonrasında da yaşam hızla akmıştır. İnsanlık covid-19 salgınının da üstesinden gelecektir. İnsanlık yaşamaya devam edecek ve yok olmayacaktır. Bu süreçten geçtikten sonra dünya farklı bir yere evrilecektir. Tüm gidişat bunun sinyallerini vermekte, sistemin değişmek zorunda olduğu bir dünyaya, uyumlanmak zorunda insanlık.

‘Göçmen Kadın’ portresinin yanına, İtalya’da hastalarına çaresizlik içinde ağlayarak bakan, doktorun portresini de koymak gerekiyor. İnsanlığın ve dünyanın çıkış yolunun tek olduğunu işaret etmek oldukça önemli bir konu.

Ya, covid ile ilgili aşı denemelerini Afrikalı insanlar üzerinde deneyelim diyen iki Fransız Doktor’ un mantalitesini yaşayıp, dünya insanları olarak kaybedeceğiz…

Ya daÇin’in, Covid-19 hastalığı ile ciddi bir sınava giren ve zor durumda olan İtalya’ya gönderdiği yardım kolilerinin üzerine İtalyanca olarak,

“Her zaman yanındayız İtalya” ve “Biz aynı denizin dalgaları, Aynı ağacın yaprakları, Aynı bahçenin çiçekleriyiz” yazarak, İtalyanlara şu koskoca dünyada yalnız olmadıklarının gösterdiği gibi biz de evrensel değerlere saygılı tarafta yer almayı tercih edeceğiz.

Hep birlikte yaşayacağız ve yaşatacağız… Yeni dünya düzeninde, kendi kıyametimizi yaratmadan, sevgi lisanıyla, işaret edileni yaşamayı seçmeliyiz…