Yabalak: Yabancı. 2. Issız kır, ova. 3. Dışarı, başka ülke, gurbet. 4. Ekin tarlası.
Yaban: İnsan yaşamayan ıssız yer. 2. Yabancı, el.
Yabar: Güzel koku, misk.
Yabgu: Yol gösterici, kılavuz.
Yabız: Yavuz
Yadacı: Büyücü, sihirbaz. 2. Hekim.
Yadigar: Bir kimseyi veya bir olayı hatırlatan nesne.
Yafes: Hz. Nuh’un üçüncü oğludur
Yağan: Yağmur, kar. 2. Yağış.
Yağar: Yağacak olan. 2. Parlayacak olan, parıldayan.
Yağın: Yağmur.
Yağınalp: Hareketli yiğit.
Yağısıyan: Düşmanı yenen, zafer kazanan.
Yağız: Yiğit; esmer
Yağızad: Adı gibi kendide yağız olan.
Yağızalp: Esmer yiğit, karayağız yiğit, delikanlı manasındadır.
Yağızbay: Esmer ve saygın kişi.
Yağızboğa: Güçlü, esmer kimse.
Yağızcan: Esmer, güçlü yiğit kişi.
Yağızer: Esmer, yiğit, kara yağız er kişi
Yağızhan: Esmer, yiğit hükümdar.
Yağızkan: Esmer bir soydan gelen.
Yağızkurt: Esmer, yiğit ve kurt gibi de kurnaz.
Yağıztay: Esmer, yiğit genç
Yağıztekin: Esmer ve biricik şehzade
Yağıztürk: Esmer Türk.
Yağmur: Havadaki su buğusu-nun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumunda olanı.
Yağmurca: Bir tür geyik. 2. Dağ keçisi.
Yahşibay: İyi tanınan, saygın kimse.
Yahşibey: İyi tanınan, saygın kimse.
Yahşiboğa: İyi, güzel, güçlü kimse.
Yahşihan: İyi, güzel hükümdar.
Yahşikan: İyi, soylu bir sülaleden gelen kimse.
Yahşitay: İyi, güzel kimse.
Yahya: ‘Allah lütufkârdır” anlamındadır. Bir peygamber ismidir.
Yakın: Uzak olmayan
Yakub: Bir Peygamber adı
Yakup: Bir Peygamber adı
Yakut: Aliminyum oksit, yapısında parlak kırmızı renkli değerli taş
Yalabuk: Güzel, yakışıklı, sevimli. 2. Parlak, ışıltılı. 3. Şimşek. 4. Çevik, atik, işgüzar. 5. Kavgada üstün gelen.
Yalap: Parıltı. 2. İvedi, hızlı, çabuk. 3. Sarı renkli bir kuş.
Yalav: Alev, ateş.
Yalavaç: Peygamber, elçi.
Yalaz: Alev, ateş, bayrak.
Yalaza: Alev.
Yalazabay: Alevli, coşkun kimse.
Yalazahan: Alevli, coşkulu hükümdar.
Yalazakan: Alevli, coşkulu bir soydan gelen kimse.
Yalazalp: Yalım gibi yiğit
Yalazan: Berk, şimşek.
Yalazay: Alev ve ay gibi olan.
Yalazbay: Ateşli ve saygın kişi.
Yalazhan: Ateş gibi hükümdar.
Yalazkan: Ateş gibi bir soydan gelen.
Yalçın: Sarp, sert, düz olmayan
Yalçıner: Sarp yiğit
Yalçınkaya: Çıkılması güç, dik, büyük ve kaygan kaya
Yalçuk: Parlayan, parlak, elçi.
Yaldırak: Ak, parlak, ışıklı.
Yaldıran: Parlayan, ışıldayan, bezdiren.
Yaldırım: Yıldırım
Yalgı: Büyü, sihir; yalnız
Yalgın: Serap; aşı kalemi almaya ve aşılamaya elverişli ağaç, çiçek
Yalgınay: Alev gibi parlayan kimse.
Yalım: Alev, ateş
Yalımbay: Alev gibi olan.
Yalımhan: Kılıcının keskinliğiyle bilinen hükümdar.
Yalımkan: Alev gibi bir soydan gelen.
Yalımsoy: Alev gibi bir soydan gelen.
Yalımtay: Alev gibi genç.
Yalımtürk: Alev gibi Türk.
Yalın: Sade, çıplak, katışıksız
Yalınad: Mütevazi ad, yalın ad.
Yalınalp: Gösterişsiz kahraman
Yalınay: Bulutsuz gecedeki ay
Yalınbay: Mütevazi ve saygın kişi
Yalınbey: Mütevazi ve saygın kişi.
Yalınç: İçine başka bir şey karıştırılmamış, saf
Yalınhan: Mütevazi hükümdar.
Yalınkan: Mütevazi bir soydan gelen.
Yalınsoy: Mütevazi bir soydan gelen.
Yalıntay: Mütevazi ve genç.
Yalıntürk: Mütevazi Türk.
Yalkı: Yalın.
Yalkın: Yalnız, tek başına; ince, zayıf
Yalkın/Yalgın: Serap, ılgın / alev
Yalmaç: Karışık olmayan, sade, yalın, yapılması ve anlaşılması kolay olan.
Yalman: Dik, sert, eğik; kesici alet ucu
Yalt: Yalçın, sert.
Yaltar: Parlak, ışıldayan.
Yaltaray: Parıldayan ay.
Yaltır: Parlak, parlayan.
Yaltırak: ışıldayan, parıldayan.
Yaltıray: Parlak ışık saçan ay
Yalvaç: Peygamber gibi
Yalvaç/Yalavaç: Peygamber¸elçi.
Yamaç: Dağın veya tepenin herhangi bir yanı. 2. Karşı. 3. Yan, yakın.
Yaman: Şiddetli, öfkeli, cesur, korkutan, becerikli
Yamanad: Adı gibi kendisi de yaman olan.
Yamanalp: Korku salan yiğit.
Yamanbay: Cesur ve saygın kişi.
Yamanbey: Cesur ve saygın kişi.
Yamancan: Candan dost, koruyucu.
Yamaner: İşbilir yiğit, becerikli yiğit
Yamanöz: Becerikli kimse, işbilir kimse, yaman kimse
Yamansoy: İşbilir bir soydan gelen
Yamantay: Korkusuz genç.
Yamantürk: Korkusuz Türk.
Yamanyiğit: Yiğitler yiğidi.
Yamçı: Sürücü.
Yanaç: Yön.
Yanal: Yanda olan, yana düşen. 2. Alaca, iki renkli.
Yanar: Yanan.
Yanbey: Karşı tarafın zengini.
Yanık: Yanmış olan. 2. Rengi koyulaşmış. 3. Duygulu, dokunaklı, etkili, acılı. 4. Bıkkın, üzüntülü, dertli.
Yankı: Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, ses yansıması
Yarar: Yarayan, elverişli, uygun.
Yaren: Arkadaş, yakın dost.
Yargı: Hüküm, muhakeme. 2. Birini ya da bir nesneyi eleştirici bir biçimde değerlendirme.
Yarıgar: En içten dost.
Yarka: Büyük piliç.
Yarkan: Yüksek mahkeme.
Yarkaya: Sarp, uçurumdaki kaya.
Yarkın: Güneş aydınlığı, düneş ışığı, şimşek.
Yarkurul: Komisyon, encümen.
Yarlık: Hükümdar buyruğu ferman.
Yarluk: “Yarlık” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Yasa: Değişmezlik ve mecburiyet göstermeyen kural. 2. Kanun. 3. Toplumsal hayat içinde kendiliğinden oluşan ve uyulması yaşamın bir mecburiyeti olan toplum alışkılarının bütünü. 4. Düşüncenin mantıksal bir değeri olması için uyulması şart olan temel.
Yasan: Belirlenmiş kuralların içinde bulunan. 2. Yönelim.
Yasef: “Yafes” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Yaser: Varlık, zenginlik
Yasin: Kuran-ı Kerimde bir surenin adıdır. İnsan demektir.
Yasir: Sol tarafa giden
Yasun: Toplumsal edinim.
Yaşa: Rahat ve huzurlu bir ömrün olsun.
Yaşar: Uzun ömürlü olsun dileğiyle koyulan isim
Yaşartürk: Yaşayan Türk
Yaşdaş: Aynı yaşta olanlar.
Yaşıl: Erkek ördem.
Yaşın: Işık, şimşek, güneş parçası.
Yaşlak: İhtiyar.
Yatkın: Bir yana eğilmiş, yatık. 2. Benimsemiş, alışmış, eğilimli. 3. Yetenekli becerikli.
Yatman: Mütevazi kişilik.
Yatuk: Kanun benzeri sazların ortak adı.
Yavaş: Hızlı olmayan. 2. Yumuşak huylu, yumuşak başlı.
Yaver: Emir subayı
Yavuz: İyi, güzel, iyi huylu, becerikli, hamarat, mert
Yavuzad: İsmi gibi kendi de güçlü olan.
Yavuzalp: Korkusuz yiğit, yaman yiğit
Yavuzay: Cesur, güçlü kimse.
Yavuzbey: Güçlü ve saygın kişi.
Yavuzcan: Yürekli, korkusuz kimse
Yavuzer: Korkusuz yiğit, yaman yiğit
Yavuzhan: Güçlü, kuvvetli, cesur hükümdar
Yavuzkan: Güçlü bir oydan gelen.
Yavuzsoy: Korkusuz soydan gelen kimse
Yavuztay: Genç ve güçlü.
Yavuztürk: Güçlü Türk.
Yayak: Yürüyerek yol kateden.
Yaygır: Gökkuşağı.
Yazan: Yazar.
Yazar: Yazarak yapıt üreten kişi.
Yazgan: Yazar, yazan
Yazgı: Karder.
Yazı: Yazılan şey.
Yazır: Bir Türkmen boyunun adı.
Yedier: Büyük ayı takım yıldızı.
Yeğen: Birine göre kardeşin çocuğu. 2. Birine göre amca, hala, dayı, teyzenin çocuğu.
Yeğin: Zorlu katı, şiddetli. 2. Baskın, üstün.
Yeğinalp: Üstün yiğit.
Yeğiner: Üstün yiğit.
Yekbun: Tek olmak, birleşmek
Yekemin: İlk, birinci.
Yekiti: Birlik, bütünlük.
Yekman: Başkan.
Yekta: Tek, eşsiz, benzersiz.
Yelbey: Rüzgar gibi esen ve saygın kişi.
Yelden: Rüzgardan gelmiş, rüzgar çocuğu.
Yelen: Arzu, istek, fırtına.
Yeler: Rüzgar gibi yiğit
Yelesen: Fırtınalı, çabuk kimse.
Yelmen: İstekler, arzular.
Yeltekin: Rüzgâr gibi ve tek olan
Yeman: Gözü pek olan.
Yemen: Mutluluk.
Yenal: Galip gelme
Yenay: . Yeni ay, hilal, ayça.
Yenel: Kazanan el, kazanma.
Yener: Zorlukların üstesinden gelen
Yenerol: Üstün ol.
Yengi: Üstün gelme, yenme, utku, zafer
Yenin: Her anlarında üstün olun.
Yenisey: Doğu Sibirya’da 3354 km.’lik ırmağın adı.
Yenisu: Temiz, berrak su.
Yerel: Belirli bir yer ile ilgili olan. 2. Gözlem yerine veya gözlemcinin yerine ilişkin.
Yergin: Üzüntülü, tasalı, kaygılı.
Yersel: Yerle ilgili.
Yesari: Sol ile ilgili. 2. Bir düzlem içinde bulunmayan şekiL.
Yeşne: Şimşek, yıldırım.
Yeten: Her şeyin üstesinden gelebilen.
Yetener: Her türlü zorluğun üstesinden rahatlıkla gelebilen.
Yeter: Yeterli, kâfi
Yetik: Bilgi ve becerisiyle gereken olgunluğa ermiş kişi.
Yetim: Babası ölmüş çocuk.
Yetiş: Zor zamanların insanı
Yetişal: Kurtar anlamında.
Yetişen: Kurtaran, kurtarıcı.
Yetkin: Becerili, olgun
Yetkiner: Yetişkin yiğit, olgunlaşmış yiğit
Yezgut: Sezani hanedanlarından bir kral.
Yezidi: Yezidi dininden olanlar.
Yılbay: Her zaman için saygı duyulan.
Yıldır: Işıklı, parlak
Yıldırak: Süheyl.
Yıldıralp: Korkutan yiğit, yıldıran yiğit
Yıldıran: Parlayan, ışıldayan. 2. Bezdiren.
Yıldıray: Parlayan ay
Yıldırer: Korkutan yiğit, yıldıran yiğit
Yıldırım: Işıklı ve sesli bir doğa olayı
Yılhan: İyi hükümdar.
Yılkan: Temiz kan.
Yılma: Hiçbir işten korkup, yılma anlamında.
Yılmayan: Korkmayan, vazgeçmeyen.
Yılmaz: Vazgeçmeyen kişi, kararlı
Yılmazer: Azimli yiğit.
Yiğit: Cesur, savaşçı
Yiğitalp: Yiğitler yiğidi, erler eri
Yiğitcan: Güçlü ve yürekli kimse
Yiğitefe: Cesur, yürekli
Yiğitel: Güçlü el,
Yiğiter: Güçlü ve yürekli erkek
Yiğithan: Yiğit, cesur hakan
Yiğitkan: Yiğit bir soydan gelen.
Yoğun: Koyu, ağır, kalın. 2. Artmış, çoğalmış durumda olan.
Yolaç: Çığır açma
Yolak: Patika.
Yolbul: Kılavuz, önder, ider.
Yoldaş: Aynı yoldan giden, arkadaş
Yoldaşcan: Can arkadaş, can dost.
Yoldaşer: Kahraman yiğit, arkadaş.
Yoma: Balıkçılıkla kullanılan bir tür halat.
Yomut: Her anlamda üstün olan.
Yordam: Çeviklik, çabukluk. 2. Çalım. 3. Yatkınlık, alışkanlık. 4. Kılavuz, yardımcı.
Yordamla: Her işe yatkın olan.
Yosun: Çoğu sularda, ağaç veya taşların üzerinde yetişen tallı bitkiler.
Yön: Taraf, yan, istikamet. 2. Tutulacak, izlenecek yol.
Yönal: Yönünü, cepheni aL.
Yönder: Yön gösteren, önder
Yöner: Yönelmiş olan.
Yönet: Bir işin üstesinden gelebilecek kişi.
Yönetmen: Yöneten, uygun ve doğruyu söyleyen.
Yöntem: İzlenen, tutulan yol, usul, sistem.
Yörük: Göçebe bir Türkmen oymağı ve bu oymaktan olan kimse
Yula: Meşale, ışık
Yumlu: Uğurlu.
Yunus: Bir peygamber adı; bir memeli canlı
Yurdacan: Yurda canlılık veren.
Yurdaer: Yurtsever, kahraman
Yurdahan: Yurda kağan olan kimse
Yurdaışık: Yurda ışık olan kimse
Yurdakul: Yurduna karşı fedakâr olan
Yurdal: Kendine yurt edinme
Yurdaşen: Yurdu şenlendiren.
Yurday: Yurdu aydınlatan.
Yurdun: Yurda ait olan
Yurt: Vatan. 2. Kalacak, barınacak yer.
Yurtal: Yurtsever.
Yurtbay: Memleketinin adamı.
Yurtcan: Vatanının dostu.
Yurter: Yurdunun yiğidi.
Yurtkan: Yurdu için kanını verebilecek niteliklere sahip olan.
Yurtkul: Yurdunun kulu kölesi olan.
Yurtkur: Yurdunun kurucusu olan.
Yurtkuran: Bir yurdun kurucusu olan.
Yurtman: Yurdunu çok seven.
Yurtsal: Yurtsever.
Yurtsan: Yurduyla övünen.
Yurtsev: Yurtsever.
Yurtseven: Ülkesini, yurdunu seven, yurt sevgisi olan
Yurtsever: Yurtseven.
Yurtsuz: Gariban.
Yurttaş: yurtları veya duyguları bir olanlardan her biri, vatandaş.
Yusuf: Yakışıklı, güzel
Yusuf Efdal: Yakışıklı, güzel, daha üstün, erdemli
Yuşa: Bir peygamber adıdır. Hz. Musa’nın yeğenidir.
Yüce: Büyük, erişilmez, ulu
Yücealp: Büyük, ulaşılmaz ve ulu yiğit
Yücedağ: Ulu dağ.
Yüceer: Ulu yiğit, ulaşılmaz yiğit
Yücel: Yükselme, ilerleme
Yücelay: Ay gibi güzel ve yüce.
Yücelen: Yüceleşen, yükselen
Yücelt: Başarılı bir duruma gel.
Yücelten: Yükselten, o duruma getiren.
Yücesan: Ulaşılmaz soy, ulu isim
Yücesoy: Ulaşılmaz soy, ulu soy
Yücetay: Başarılı genç.
Yücetekin: Ulu ve biricik, ulu şehzade
Yücetürk: Yüce Türk.
Yüksel: Özellikle manevi anlamda yücelme
Yükselen: Yükseklere çıkan, ilerleyen
Yümni: Uğurlu becerikli. 2. İşi sağ eliyle yapan.
Yürük: “Yörük” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Yüşa: İstanbul’da bir türbe
Yüzüak: Dürüst, namuslu.
Zabit: Deniz subayı
Zade: Evlat, oğul. 2. Doğmuş.
Zadegani: Köklü aile.
Zafer: Başarı, utku, galip
Zafir: Zafer kazanan, üstün gelen.
Zağnos: Bir tür doğan kuşu.
Zahid: Dinen yasak olan şeylerden sakınan
Zahir: Gözle görülür, parlak
Zahit: Dini yasaklardan kaçan
Zaho: Musul ve Cizre arasında Kürt kasabası.
Zahor: Sarp kayalık.
Zaid: Artam.
Zaik: Tadıcı, tadan, tat alan.
Zail: Yok olan, ortadan kalkan.
Zaim: Kefil, prens, şef.
Zait: Çoğalan. artıran.
Zaki: Saf, katışıksız, temiz, pak.
Zakir: Zikreden, dua eden
Zal: Mitolojik bir savaşçı
Zalal: Gölge veren.
Zaman: Vakit, çağ.
Zamir: İnsanın içyüzü.
Zana: Bilgin, bilginç, alim.
Zara: Sivas’a bağlı bir ilçe.
Zarif: Yakışıklı, kibar tavırlı.
Zati: Kişisel.
Zaza: Bir Kürt lehçesi. 2. Bir Kürt kolu.
Zekai: Zekâ ile ilgili
Zekai/Zekayi: Zekâyla ilgili, zekâya ait.
Zekeriya: Erkek
Zeki: Akıllı, anlayışlı
Zemin: Taban, döşeme, yer. 2. Temel, dayanak. 3. Yeryüzü, dünya.
Zengin: Varlıklı. 2. Gösterişli. 3. Verimli.
Zerage: Güneş’ten süzülen ışık.
Zerak: Mavi, gök renkli
Zerdeş: M. Ö. 850 yıllarında yaşamış Merusi dininin kurucusu.
Zeren: Zeki.
Zereng: Zeki, akıllı.
Zerin: Altından ya da altın benzeri olan.
Zerka: Gök gözlü.
Zerver: Altın yaldızlı.
Zevafir: Parlak yıldızlar.
Zeval: Sona erme, yerinden ayrılıp gitme.
Zevkan: Zevkli, zevk alınan.
Zeycan: Candan, cana yakın.
Zeyneddin: Dinin ziyneti, süsü.
Zeynel: Süslü, dikkat çeken
Zeynel/Zeynelabidin: İbadet edenlerin süsü
Zeyni: Süslü
Zeynullah: Tanrı’nın süsü.
Zeynur: Aydınlık.
Zeyrek: Akıllı, uyanık, anlayışlı
Zeytun: Arapça zeytin
Zeyyat: Zeytinyağcı.
Zıhar: Ejder, canavar.
Zılan: Sert rüzgar.
Zıryan: Kar fırtınası.
Zihni: Akılla ilgili
Zikir: Anma, anılma. 2. Bildirme. 3. Kur´an-ı Kerim.
Zikra: Öğüt.
Zikri: Zikirle ilgili, zikreden
Zikrullah: Tanrı’nın anılması.
Zinar: Kaya
Zinnur-Zeynur: Nurlu, ışıklı, aydınlık.
Ziren: Dinç.
Zirve: Doruk, en yüksek nokta, tepe.
Zişan: Şanlı, şöhretli, şerefli.
Ziver: Süs.
Ziverbey: Süs, bezek.
Ziya: Işık, aydınlık
Ziyaeddin: Ziyaettin
Ziyaettin: Dinin ışığı, aydınlığı.
Ziyat: Fazlalık.
Ziyeddin: Dinin ışığı, aydınlığı
Ziynetullah: Allah´ın süsü, bezeği
Zobu: İriyarı, delikanlı, hovarda
Zoloy: Kafkas Türklerine verilen ad
Zoral: Zorlanarak elde edilme.
Zorbey: Zorlu ve saygın kişi.
Zorlu: Dayanıklı, yenilmez
Zozan: Yayla, dağ tepesi. 2. Yüksekte bulunan.
Zuhur: Görünme, baş gösterme.
Zuhuri: Orta oyununda bir karakter
Zübeyir: Yazılı küçük şey
Zübeyr: Yazılı küçük kitap
Zübeyr-Zübeyir: Yazılı küçük şey.
Zübeyryazılı: Küçük Kitap
Zühdi: Her türlü zevke karşı koyarak kendini ibadete veren.
Züheyr: Çiçeklik. 2. Küçük çiçek.
Zühtü: Her türlü dünyevi zevke ara verip kendini ibadete veren.
Zülfekar: Hz. Muhammet’in Hz. Ali’ye armağan ettiği kılıç.
Zülfi: Kılıcın kabzasına iliştirilen süs.
Zülfikar: Hz. Alinin kılıcı
Zülfü: Perçemli, yüzünün iki yanından saç lülesi sarkan
Zülfükar: Hz. Alinin kılıcı
Zülkarneyn: İki boynuzlu 2. Büyük İskender.
Zülkif: Yüce, makam sahibi.
Zülküf: Makam sahibi
Zümer: Kuran-ı Kerim'in 39. suresi
Zürap: Toprağa atılan tohumun yeşermesi
Zürriyet: Soy, bir soydan gelenler.
Acar: Çevik
Acun: Dünya
Arda: Asa
Aykan: Kanı parlak olan
Aytekin: Kıymetli
Baha: Kıymet, paha
Barın: Kuvvet
Barış: Uzlaşma
Berkan: Parıldayan
Berkin: Güçlü
Candaş: Dost
Caner: Çok içten, sevilen kişi
Cankut: Kişinin şansı, uğuru
Cezmi: Kararlı
Çağan: Bayram
Çağdaş: Aynı çağda yaşayan
Çağın: Yıldırım
Çelikel: Güçlü kuvvetli kişi
Dağ: Toprak ya da kaya yükseltisi
Dağhan: Eski Türklerde dağ tanrısı
Deha: Dahi
Demirkan: En kuvvetli nesilden gelen kişi
Doğan: Yırtıcı bir kuş türü
Edis: Ulu, yüce
Efe: Batı Anadolu köy yiğidi
Ekin: Tahılın filiz vermiş hali
Elvan: Rengarenk
Erkin: Çalışan kişi
Faris: Anlayışlı
Ferhan: Sevinçli
Ferruh: Uğurlu
Feza: Uzay
Gediz: Su birikintisi
Gençer: Genç erkek
Gökbay: Mavi gözlü kişi
Haldun: Ebedi
Haluk: Güzel huylu
Hazar: Güven
İhsan: İyilik
İlkay: Yeni ay
İlker: İlk doğan erkek çocuğa verilen isim
İlter: Yurtsever
Kaan: Hükümdar
Kayahan: Kaya gibi güçlü yönetici
Kayran: İnce kumlu toprak
Kerem: Cömertlik
Kuzey: Güneyin karşıtı yön
Latif: Nazik, yumuşak
Levent: Denizci, yakışıklı kişi
Mengü: Ölümsüz
Mert: Özü sözü doğru olan
Mir: Komutan
Mutlu: Mesut
Nazım: Düzenleyen
Nejat: Nesil
Nezih: Temiz, masum
Nusret: Yardım
Olcayto: Şanslı
Önay: Ocak ayında doğan
Önder: Kılavuzluk eden kişi
Övünç: Övünülecek şey
Pamir: Orta Asya’da bulunan bir sıradağ
Peker: Güçlü erkek
Poyraz: Bir rüzgar türü
Raşit: Akıllı
Reha: Kurtuluş
Rüçhan: Üstünlük
Sadun: Mübarek
Sertaç: Baş tacı, çok sevilen
Sezgin: Anlayışlı, sezgili
Soner: Son doğan erkek çocuk
Şahsüvar: Yiğit kişi
Şevki: Neşeli
Tankan: Temiz soydan gelen kişi
Taner: Güçlü kişi
Tanju: Türk hükümdarlarına Çinliler tarafından verilen unvan
Turgay: Bir tür serçe
Ulaç: Sınır
Ulaş: İsteğine kavuşmuş kişi
Ümit: Umut
Ünalp: Tanınmış
Ünsal: “Ünlen” anlamında kullanılan isim
Vedat: Dostluk
Vural: Vur ve al anlamında kullanılan isim
Yalım: Alev
Yalvaç: Peygamber
Yekta: Eşsiz
Yüksel: İlerle anlamında kullanılan isim
Zafer: Amaca ulaşma
Zamir: Vicdan
Zeynel: İbadet edenlerin süsü