Beden diliyle imaj yaratmayı, Türkiye’de ilk öğrenenler siyasiler oldu.
Seçim arenalarında, basın toplantılarında, otobüslerin üzerinde, televizyon ekranlarında, el-kol hareketleri ve mimikleriyle bir imaj çizmeye çalıştılar.
Ardından beden dili, sahnelere taşındı. Ünlüler, beden dili yardımıyla, ‘iletişime açık, gülümseyen yüzler’ yarattı.
Beden dili, doğru iletişimin en önemli kıstaslarından... ‘Bacak bacak üstüne atmalı mıyım, öne mi eğilmeliyim, arkaya mı yaslanmalıyım?’ soruları uzmanların en sık karşılaştığı sorular arasında geliyor. Herkes, bir şekilde yanlış anlaşılacağından korkuyor. Oysa, şu dörtlüye dikkat etmek yeterli: Kıpırdamadan oturmayı öğrenin, düzgün soluk alıp verin, olumlu düşünün ve doğal davranmaya çalışın.
Etkileyici duruşun sırları Gözler: Göz temasından kaçmayın. Gözleri aşağı indirmek kişiyi itaatkâr, utangaç ve güvensiz gösterir.
Yüz: Yedi temel duygunun merkezidir: Korku, öfke, şaşırma, iğrenme, mutluluk, üzüntü, acı. Yüzünüzü dik tutun.
Kaşlar: Birinin bakışını yakaladığınız anda kaşlarınızı bir iki saniye için yukarı kaldırmak, dostluk ve güven işaretidir.
Burun ucundan bakmak: Birine bakarken, başınızı çok kaldırırsanız, üstünlük taslıyor gibi görünürsünüz.
Duruş: Omurganızdan geçirilmiş, ensenizden uzanan ve başınızın üstünden dışarı çıkan bir tel olduğunu farz edin. Bu tel yukarıdan yumuşakça çekilirse aşama aşama göğsünüzü, omuzlarınızı ve başınızı kaldırıp düzleştirecektir.
Jest: El sıkmak, kucaklaşmak, öpmek, el sallamak gibi jestler bilinçli eylemlerdir. Kulak çekiştirmek, ense kaşımak, kâğıtları küçük küçük parçalara bölmek türünden olanlar bilinçsizce yapılır ve bunlara dikkat etmek gerekir.
Konuşma ele veriyor... Argo kullanmak: Bir kişinin geçmişini ele veriyor. Bir gruba ya da kültüre ait olmayı vurguluyor.
Böbürlenme: Kompleks, kibir, samimiyetsizlik.
Kendini eleştirme: Fazla alçakgönüllülük ya da tam tersi kendine güvensizliğin işareti olabilir.
Abartı: ‘Kendini değersiz görmek yüzünden, abartılı anlatımlarla kendini kabul ettirmeye çalışmak’ olarak algılanır.
Sorulmadan
bilgi vermek: Etkilenmek, övünmek, ikna etmet, kandırmak amaçlı algılanır.
Tanınmış insanların ismini sürekli yakınıymış gibi kullanma: Aşağılık kompleksi, önemli biri gibi görünme çabası.
Dedikodu yapmak: Mutsuzluk, kendine güvensizlik, menfaat gözetmek.
Kısık ve titrek ses tonu: Kendine güvenmeme, heyecan, sinir, çekingenlik.
Kontrollü ve güçlü bir ses tonu: Kendinden emin, girişken, kontrollü.
Mırıldanmak: Kendine güvensizlik, heyecan, aşırı meşguliyet, yorgunluk, hastalık, emin olamamak, üzüntülü olmak.
El ve kollara dikkat Kollar göğüs üzerinde ve çapraz halde tutuluyorsa: Kapalılık, kızgınlık, olumsuz ruh halinde olma, savunmaya geçme hali...
Kafayı kaşımak: Düşünme, zor durumda olma, tereddüt, karar verememe.
Eller kenetlenmiş: Olumsuzluk ve iletişime kapalılık.
Ellerin önde birleşik tutulması: Suçluluk, mahçup olma, güvensizlik.
Gözün elle ovuşturulması: Yalan.
Parmakların ağzın içinde olması: Heyecan, panik, korku, çaresiz kalmak.
Bir imajın gerçeği ne kadar yansıttığı nasıl belli olur?
Çoğu zaman bize yansıtılan gerçek olmayabilir. Mesut Yılmaz, gerçek Mesut Yılmaz, Clinton da Clinton değildir. Dünyada liderlere imaj oluşturan iki temel grup var, birinci grup görüntü yönetimi ile ilgilenen imaj yapıcı ikinci grup ise beyin takımı. Onlar bize ne gösterirlerse o gerçektir.
İmaj yaratmakta kimler başarılı oldu?
En iyi örneklerden biri 80’li yıllarda İngiltere’de Margareth Thatcher’a yaratılan ‘Demir Lady’ imajı. İmaj danışmanları Thatcher’ı yeniden yarattı.
Bill Clinton’ın başarısının altında da etkili bir imaj mı yatıyor?
Bugün Clinton’ın atmadığı bir imza yüzünden Irak’a devam eden ilaç ambargosu, her ay bini aşkın bebeğin ölümüne yol açıyor. Ama Bill Clinton’ı, götürürsünüz çadır kente, verirsiniz eline Erkan bebeği tüm
dünya televizyonları yayınlar. Hepimiz "Clinton bebekleri ne kadar çok seviyor" deriz.
Türkiye’deki örnekleri nasıl yorumluyorsunuz?
Olumlu ve olumsuz örnekler var. Örneğin Tayyip Erdoğan’ın fiziği ve duruşuyla kamuoyuna yansıttığı imajı çok daha güçlü. "Bu adam bu işi yapar" diye düşünüyor insanlar, oysa Erdoğan yabancı dil bilmiyor.
İş yaşamında kişisel bir imaja sahip olmak çok önemli. İşte bazı püf noktaları:
Kısa ve öz ifadeler kullanın. Kendinizi her ortamda 30 saniye tanıtacak bir basamak konuşmanız olsun.
Yapıcı bir konuşma tarzı içinde olun. Olumsuz ifadeler kullanmayın.
Renkli ve canlı bir ifade kullanın. Söylediklerinizi göz teması ve beden dilinizle destekleyin.
Konuşma hızınız takip edilebilir olsun; tane tane, sakin konuşun.
Argo konuşmayın.
Basmakalıp sözlerden uzak durun.
Konuşmanıza uygun anılar, anekdotlar ve espri katın.
Asalak kelimeleri; ‘eee’, ‘şeyyy, ‘yani’ gibi anlamsız ünlemleri kullanmayın.
İmaj uzmanları, uygun bir biçimde giyinmenin önüne konulan engellerin -bilinçli ya da bilinçsiz olarak- ‘imaj züppeleri’ni yarattığını söylüyor. Kendi tarz ve tutumlarının herkesten üstün olduğuna inanan imaj züppelerini tanıma yolları ise şöyle:
Moda züppesi: Entelektüel açıdan üstünlük taslayan bir tutum benimserler. Acemice bir araya getirilmiş renk, kumaş ve desenler yapılan hatalardan sadece biri...
Kişilik züppesi: Fazla bir kişisel karizmaya sahip olduklarını, canları ne isterse onu giyebileceklerini düşünürler. York Düşesi bile bu kategoriye giriyor.
Kalite züppesi: Moda bağımlılığı ve ucuz görünme korkusu yüzünden tarz sahibi olamazlar. Sonradan görme olmaları gerekmez, kendilerine güvenmezler.
Sosyal züppe: Çevresindekilerle aynı tarzda giyinmeyi seviyorlar. Benzer tarzda giyinenleri görünce destek bulduklarını sanıyorlar.
Avangard züppe: Moda kurbanı olabilirler. Ancak yaratıcı ve özgün olma ihtimalleri de var. Tutuculuğu alaya alırlar.
BİTTİ