11.06.2025 - 06:52 | Son Güncellenme:
Derleyen: Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr - Güney Kore'nin Hongcheon bölgesinde yer alan hapishane, modern yaşamın getirdiği yoğun stres ve baskılardan kaçmak isteyenler için sıra dışı bir deneyim sunuyor. 2013 yılında hukukçu Noh Ji-Hyang tarafından kurulan bu tesis, geleneksel bir hapishane değil. Aksine bireylerin kendi istekleriyle kısa süreliğine izole oldukları bir içsel arınma merkezi. Noh Ji-Hyang, bu konsepti haftada 100 saatten fazla çalışan savcı eşi Kwon Yong-seok'un "Bir hafta boyunca hücre hapsinde olmayı tercih ederim" sözlerinden esinlenerek hayata geçirdi. Ji-Hyang, eşinin yoğun iş temposunun fiziksel ve zihinsel yorgunluğa yol açtığını gözlemleyerek, insanların günlük hayatın stresinden uzaklaşabilecekleri bir alan yaratma fikrine yöneldi.
AÇILDIĞINDAN BERİ 2 BİN KİŞİ BURADA ‘MAHKUM’ OLDU
Burada konaklayanlar, 5 metrekarelik hücrelerde 24 ila 48 saat geçiriyor. Bu süre zarfında cep telefonları, saatler ve diğer kişisel eşyalar teslim ediliyor. Mahkûm kıyafetleri giydiriliyor ve diğer katılımcılarla konuşmak yasaklanıyor. Katılımcılara yalnızca bir yoga matı, kalem, defter ve basit yiyecekler (örneğin haşlanmış patates, muzlu içecek ve pirinç lapası) veriliyor.
Tesis, 2013'ten bu yana 2 binden fazla kişiye hizmet verdi. Katılımcılar arasında beyaz yakalı çalışanlar, öğrenciler ve yoğun iş temposuna sahip bireyler bulunuyor. Birçok katılımcı, bu deneyimin ardından dış dünyadaki yaşamın daha baskılayıcı olduğunu ifade ediyor. Kurucu Ji-Hyang, "Buraya gelenler genelde 24 ya da 48 saat geçiriyor. Günlük hayatta, beklentiler içindeki baskıyı fark ettiklerinde, 'Burası bir hapishane değil, geri döneceğimiz yer bir hapishane' diyorlar" diyerek açıklamalarda bulundu. Güney Kore, OECD ülkeleri arasında en uzun çalışma saatlerine ve yüksek intihar oranlarına sahip ülkelerden biri. Bu bağlamda, burası, modern yaşamın ruhsal tahribatına karşı alternatif bir çözüm. Katılımcılar, bu deneyim sayesinde içsel huzura ulaşmayı ve yaşamlarını yeniden değerlendirmeyi amaçlıyor.
YOĞUN STRES VE İNTİHAR BÜYÜK SORUN
Koreliler, özellikle Doğu Asya'da birçok ülkede yaygın olan bir soruna sahipler: Çocuklukta başlayan akademik ve profesyonel baskı. Kore toplumunda, okulda başarı oldukça değerli ve ebeveynlerin talepleri, umutları çocuklar ile ergenler üzerinde ağır bir yük oluşturuyor. Koreli çocukların okul sonrası gittikleri dershaneler bunun en çarpıcı örneği. Bu özel kurumların rolü, özel ders vermek, ödevlere yardımcı olmak ve ek dersler vermek. Bu durum, Koreli öğrencilerin günde 13 saat çalıştığını ve ortalama olarak geceleri sadece beş saat uyuduğunu gösteriyor. Öğrenciler arasındaki özellikle zorlu rekabet de bu bağlamda dikkate değer. İş hayatına atıldıklarında ise özellikle stresli ortam olması nedeniyle ciddi bir baskıyla karşı karşıya kalıyorlar. Tıpkı Japon komşuları gibi Koreliler de aşırı çalışmaktan kaynaklanan ölümü tanımlamak için bir kelime dahi icat ettiler: Gwarosa. Güney Kore'de öğrenciler ve çalışanlar arasındaki aşırı rekabetçi kültür, ülkedeki yüksek stres, uyku bozuklukları ve intihar oranlarının bir kısmından sorumlu. Hal böyle olunca Kore halkı, tükenmişliklerini ve yorgunluklarını burada atmaya çalışıyor.
AYNA DA BİRBİRLERİYLE KONUŞMALARI DA YASAK
Bu hapishane, Seul'ün dışında, Hongcheon kırsalında yer alıyor. Katılımcılar vardıklarında cep telefonlarını ve saatlerini bırakıp, mavi hapishane üniforması da dahil olmak üzere birkaç temel ihtiyaç malzemesi alıyorlar. Odalar ise gerçek bir hapishane odasına oldukça benziyor. Her odada bir tuvalet bulunuyor ancak ayna yasak. Mahkumlar üniformalarını ve malzemelerini aldıktan sonra gönüllü olarak hapse girmeden önce dışarıda yürüyüşe çıkabiliyorlar. Tutuklular kaldıkları süre boyunca 3 öğün yemek yiyebiliyorlar ancak bunlar oldukça basit yemekler. Örneğin standart bir öğünde, buharda pişirilmiş tatlı patates ve muzlu sütlü içecek bulunuyor. Programın bir parçası olarak, yemeklerinin tamamını tek başlarına yemeleri de gerekiyor. Mahkumlar yemeklerini bitirince, boş kapları kapının üzerindeki bir aralıktan hücrelerinin dışına bırakıyorlar, bu da insan etkileşimini en aza indiriyor. Katılımcıların kilitli kaldıkları süre boyunca birbirleriyle konuşmaları da yasak. Sessizlik, insanların buraya gelmelerinin önemli bir nedeni olduğundan, meditasyon mahkumlar tarafından uygulanan yaygın bir aktivite. Mahkumlar ayrıca mektup yazmak gibi basit ve stressiz aktivitelerle vakit geçiriyorlar.
Hapishanede 24 saat kilitli kalmak için 90 dolar ödeyen 28 yaşındaki Park Hye-ri, "Bu cezaevi beni özgür hissettiriyor" dedi. 5 metrekarelik hücrede izole hayat yaşayan genç kadın, "Bana verilen işlere bakarsak aslında burada olmamam gerekiyor ama bir ara verip daha iyi bir hayat için kendimle baş başa kalmayı tercih ettim" diyerek neden orada olduğunu anlattı.
‘BAŞLANGIÇTA ŞÜPHELİLER, ÇIKIŞTA FİKİRLERİ DEĞİŞİYOR’
Hapishanenin kurucu ortağı Noh Ji-Hyang, insanların başlangıçta tesise karşı genellikle şüpheci olduklarını ancak "hapishanede" kaldıktan sonra fikirlerinin değiştiğini söyledi. Güney Koreli yetkililer ve liderler bile aşırı çalışma kültürünün insanların fiziksel ve ruhsal refahı üzerinde önemli bir olumsuz etki yarattığından endişe ediyor. Güney Kore dünyanın teknolojik olarak en bağlantılı ülkelerinden biri olduğundan, 2017 yılında hanelerin yüzde 99,2'sinde internet erişimi var. Bu hapishanedeki cep telefonu yasağı, bağlantıyı kesmek için bahane arayan birçok katılımcı için bir avantaj olarak kabul ediliyor.